1492'de Amerika Kıtası, yeryüzünün gördüğü en trajik alışverişlerinden birine sahne oldu.Yerliler altın, yiyecek ve toprak verdiler, karşılığında salgın hastalık, yağma ve ölümle ödüllendirildiler.
Tanrı, hristiyan adını taşıyanların Amerika'da işledikleri böylesine korkunç, böylesine iğrenç baskıların intikamını aldığında kıyamet günü daha kolay anlaşılacak.
Kitapla ilgili öncelikle şunu söylemekte fayda var.İspanyolların Amerika da yaşayan yerlilere yapmış olduğu gaddarca zulümler anlatılıyor.Bu nedenle 18 yaş altının okumamasının daha uygun olacağı kanaatindeyim.
Önce kitabın yazarından başlamak istiyorum anlatmaya.
Kim kazandı?
Hepsinden hızlı koşan mı? Çıtayı düşürmeden sıçrayan mı? Kelebek gibi kaçıp arı gibi sokan mı?
Kim kazandı?
Sabahlara kadar sınavlara çalışan mı Yürüyenin elinden çantayı kapıp kaçan mı? Güzellik yarışmasında "Kraliçe" olan mı?
Kim kazandı?
Yüzlerce kiloyu kaldıran mı? Yüzlerce kişiyi güldüren mi? İlk defa yüzerek
Yerliler önce onların gökten indiğini sandılar. Ta ki hristiyanlar onlara ve komşularına, binbir çeşit kötülük, hırsızlık, şiddet ve eziyet uygulayana kadar.
“Ve Hasan Hüseyin, Kızılırmak adlı yapıtından ötürü, «komünizm propagandası yapmak» suçuyla, 142. maddeye göre tutuklandı: 30 Ocak 1967. Ertesi günkü gazetelerden bazıları başlık çektiler: «Kızılırmak dondu!» Kızılırmak gerçekten donmuştu. Oysa çağıl çağıl akıyordu beriki Kızılırmak, kızara köpüre akıyordu. Ve alacakaranlıkta bir çift angıt,
Kitap, 1607 yılının Kasım ayında, bugünkü ABD topraklarındaki bir limana yanaşan ve içinde sadece erkeklerin bulunduğu üç gemiden inen insanların bu topraklara ayak basmasıyla başlıyor. Ve bugün tüm dünyayı etkisine almış bir süper güç olan ABD'nin 1607 yılından başlayıp, 1950 'li yıllara kadar olan yaklaşık 350 yıllık tarihini anlatıyor.
Ay Sarayı Paul Auster'ın 1989'da yayınladığı 4'üncü (Farklı isimde çıkardığı bir kitabı daha vardı hatırlarsınız) kitabı. Hayatını anlattığı kitap dışında ,
Beyazlar için bir parça toprağın ötekinden ayrımı yoktur. Beyaz Adam, topraktan almak istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak, beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz Adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır. Beyaz Adam anası olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alınıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir.
Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer.
Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Beyaz adamın kurduğu kentlerde çiçeğin taç yapraklarını açarken çıkardığı sesler, bir kelebeğin uçarken çıkardığı kanat sesleri duyulmaz.
Belki vahşi olduğum için anlamıyorum; ben ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan bir su birikintisinin çevresinde toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça, yaşamın ne anlamı, ne değeri olur?
Sayfa 109 - ABD Başkanı Franklin Pierce'in 1854 yılında Kızılderililerin reisine topraklarını satmaları için yazdığı mektuba Reis SEATTLE'ın verdiği yanıtKitabı okudu
Böyle bir kitaba nasıl bir inceleme yapılabilir? İnanın ki yazmaya, nasıl ve nereden başlanacağını hiç bilemiyorum. Bu güne kadar gerçekleri anlatan tarihi kitaplar, kurgulanarak yazılan kitaplar ve romanlar da dahil olmak üzere bir çok kitapta türlü türlü vahşetler okudum ama bu kitapta anlatılan kadar büyük çapta ve acımasız vahşetlere
1)VENEDİK
İlk seyatimizde bize eşlik eden, sihirli kitabın cini, Seyyah Marco Polo'dan, ülkesinin gondolla gezilen kanallarını, renkli balo maskelerini, Venedik'in meşhur pizzasını, cam süs eşyalarını, Venedik'in tarihi atmosferini yansıtan Dükler Sarayı'nı, kulağa acayip geliyor farkındayım: Köpek Sarayı'nı, lezzetli dondurmalarını, Çan
25 sene önce bugün, kocaman bir tebessüm vardı yüzümde
En zor zamanlarımda varlığına tutunduğum, gururum,sevincim,
hüznüm,avuntum.Kendimden verdiğim,kendime eklediğim.
Canım, can yarım oğlumu kucağıma aldığım ilk gündü.
Bir yerde duymuştum; Kızılderililer yaş dönümlerini ancak işe yaradıkları bir yıl geçirdiklerinde kutlarmış. Bana yıllarca gerçekten işe yaramanın ne olduğunu öğrettin. İyi ki doğmuşsun annem...Sözcükler aciz kalıyor çok çok dahasını içimde yaşıyorum
Doğum günün kutlu olsun ...
Biz Kızılderililer, yalnızca yaşayabilmek için öldürürüz hayvanları...Tüm hayvanları öldürecek olursanız, nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada, insan ruhu yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayın; bugün canlıların başına gelen, yarın insanın başına gelecektir. Çünkü bunlar arasında bir bağ vardır. Şu gerçeği iyi biliyorum: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey; bir ailenin bireylerini birbirlerine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de; dünyanın başına gelen her felaket, insanoğlunun da başına gelmiş demektir.
Sayfa 110 - ABD Başkanı Franklin Pierce'in 1854 yılında Kızılderililerin reisine topraklarını satmaları için yazdığı mektuba Reis SEATTLE'ın verdiği yanıtKitabı okudu