Türkiye'de Kadın olmak daha küçük bir kız çocuğu iken toplumsal alanda güvende olmadığını öğrenmek demek.
Parkta, bahçede, sokakta, meydanda, sahilde, otobüste, akla gelen her yerde her an sözlü veya fiziksel tacize uğrama ihtimalinin bilincinde olmak demek.
Kimse öğretmez, yaşayarak, bizzat deneyimleyerek öğrenir bu ülkede her kadın bunu.
Ve
İftar sofralarının "israf sofralarına" dönmediği;
yemeklerin, sosyal medya hesaplarında değil de imkanlar el verdiğince aynı sofrada misafirler, komşular ve ailelerle paylaşıldığı; gösterişten uzak, Allah'a yakın; başkalarının eksiğini kusurunu aramayıp kendi içimize döndüğümüz; Ramazan'ı "oruç ayı"ndan ziyade bir şuur olarak anlayıp hayatımızın her alanına taşıyıp yaşadığımız bir Ramazan olması duâmla...
HAYIRLI RAMAZANLAR! 🌿
Cinsiyet Belası, son zamanlarda feminizm ve toplumsal cinsiyet araştırmalarını içeren okumalarımın içinde kendini akademik dille belli eden eserlerden bir tanesi oldu. Butler'i ilk kez tanıdığım bu eser bana birçok kazanıma ve kendimce kimi farkındalıklara ulaşmamı sağladı. Feminizm ve toplumsal cinsiyet araştırmaları son 50 yıla nazaran çok daha
" Senin neyin var?"
" Gördüğünüz gibi, Fyodor Naumoviç, öldüm ben.."
" Ne zaman?"
" Yarın akşam yemeğinden önce"
" Ne tuhaf şey! Neden ölmeden geldiniz? Yarın akşam yemeğinden sonra getirirlerdi sizi."
"Gördğünüz gibi Fyodor Naumoviç, kimsem yok benim, yalnızım. Beni buraya getirecek kimse olmaz. Komşular, Pafnutıç, dediler, sen önce git Fyodor Naumoviç'e, belgeni al çünkü yarın seninle uğraşacak zamanımız yok. Besbelli bir günden fazla yaşamazsın."
" Hmm pekala yarın tarihli bir belge vereyim sana. "
" Nasıl uygun görürseniz. Yeterli sigorta sandığına verecek bir belge olsun. İşler çok. Daha papaza gideceğim, yeni bir pantolon alacağım, bu pantolonla ölmek yakışmaz bana."
Bu özgürlük yanlış! Beni şehrin kalabalığındaki güvenli hücreme geri yollayın! Sosyal rolüm değilsem, ben neyim? Komşular ne der? Ahlak bekçileri ne düşünür? Kültürel kimliğimi tayin eden tabuları yıkarsam, Tanrı'nın gücüne gider.