Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İmam-Hatip okullarını CHP kurdu, DP devam ettirdi. Sonra gelen CHP gene devam ettirdi. Sonra AP devam ettirdi, sonra Millî Cephe devrinde de, Ecevit devrinde de gene açıldı. Millet İmam-Hatip okullarına, taassubundan çocuk yolluyor değil. En önemlisi bu okullarda disiplin var. Geleneksel disiplin var. Yani düz liselerin disiplin olarak durumuna bakın, bir de bunlara. Ben bu disiplini tasvip ederim veya etmem onu bir yana bırakın ama zavallı halk ne yapsın. Çocuğu okula gittiği zaman; çete olmadan, okul içi anarşi olmadan gidip okuyup gelmesini istiyor, başka çaresi yok. Onun için oraya iltifat ediyor, bunu kimse görmüyor. Türkiye değişiyor; değişim her alanda müsbet değil, fevkalade sorunlu alanlar da var. Okul bunların başında. Okullarımız tıpkı bütün dünyada, Amerika’da olduğu gibi aşırı bir laubalilik, disiplinsizlik, kontrolsüzlük içinde. Ama imam-hatipler geleneksel yöntemlerle bunu önlüyor. Orada çocuklar “eti senin kemiği benim” esprisi içinde teslim ediliyor. Bunların üzerinde durmamız lâzım, bir şeyi anlamak lâzım. İmam-Hatip okullarının sayıları arttığı zaman “Millet yobazlığa gidiyor,” diyenler önce rağbetin nedenlerini araştırsınlar.
Kontrolsüzlük
Özellikle insanların su rezervlerine karışan bir endokrin bozucu kaynağı doğum kontrol hapıdır. Hap kullanan kadınların idrarlarında yüksek düzeyde bulunan östrojen lağım suyuna karışır ve arıtmayla çıkarılamaz. Bazı uzmanlar azalan sperm sayılarının ve artan kısırlık oranlarının bu sorunla bağlantılı olduğunu ileri sürüyor.
Reklam
Türkiye değişiyor; değişim her alanda müsbet değil, fevkalade sorunlu alanlar da var. Okul bunların başında. Okullarımız tıpkı bütün dünyada, Amerika'da olduğu gibi aşırı bir laubalilik, kontrolsüzlük ve disiplinsizlik içinde.
Sayfa 129
aşık oldukları halde okullarına, işlerine giden, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi davranan insanlardan hep iğrenmişimdir. midemi bulandırır vasat sevgililer. tabii aslında onları da anlamak gerek! ait oldukları burjuva sınıfının bir gereği olarak kontrolsüz hareketin en büyük düşmanı olmaya mecbur bırakılmışlardır. kontrolsüzlük, anormallik, farklılık bütün bunlar korkutucu gelir burjuvaya.
Midemde ka­yış gibi yılanbalıkları kaynasa bile yüzümden ya da sözlerim­den ne düşündüğümü asla anlayamazdınız. Asıl kalıcı sorun buydu Ya fazla kontrollüydüm ya da mutlak kontrolsüzlük ortaya çıkıyordu.
"Aşık oldukları halde okullarına, işlerine giden, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi davranan insanlardan hep iğrenmişimdir. Midemi bulandırır vasat sevgililer. Tabii aslında onları da anlamak gerek! Ait oldukları burjuva sınıfının bir gereği olarak kontrolsüz hareketin en büyük düşmanı olmaya mecbur bırakılmışlardır. Kontrolsüzlük, anormallik, farklılık, bütün bunlar korkutucu gelir burjuvaya. Hatta Leon Bloy'un yazdığı gibi: 'Burjuva ilk gelen olmaktan utanç duyar! Bir davete ilk gelen olmak kadar çirkin bir şey yoktur.'"
Reklam
Bizim evde termometreyi dilin altına yerleştirerek ölçemediğin hiçbir rahatsızlık hastalıktan sayılmaz. Bizde her şey ya siyah ya beyazdır; kötü ruh hali, sinir, kontrolsüzlük, üzgün, kızgın.
Sayfa 189 - Pegasus Yayınları
293
"Avrupa'da acıya karşı hastalıklı bir alınganlık ve hassasiyet, aynı zamanda şikâyetlerde itici bir kontrolsüzlük var. Ayrıca bir feminizm dalgası seziliyor ki, dinsel ve felsefi saçmalıklarla kendisine üstünlük kasanmaya çalışır gibi -düzenli bir acı çekme kültü var."
Sayfa 261 - Tutku YayıneviKitabı okudu
Atalet üreten inanç ve düşünceler: Değişmezlik inancı: "Böyle gelmiş böyle gider." Etkisizlik inancı: "Bu işe yaramaz ki!" Gereksizlik inancı: "Yapsam ne değişecek ki?" Yararsızlık inancı: "Bunu yapmanın hiçbir faydası olmaz!" Erteleme inancı: "Bunu daha sonra yaparım!" Anlamsızlık inancı: "Bunu yapmamı istemeleri çok saçma." Kontrolsüzlük inancı: "Bunu yapmak benim elimde değil ki!” Yetersizlik inancı: “Ben kim oluyorum, bu işi yapamam ki?" Mükemmeliyetçilik inancı: "En iyisini yapabilecek seviyeye gelinceye kadar hiçbir şey yapmamalıyım!" Başarısızlık beklentisi: “Ben bu işi yüzüme gözüme bulaştırırım."
Beyoğlu'nun çehresi değişti; bazılarının zannettiğinin aksine İstanbul asıl 1963'ten sonra Helen nüfusunu göndermiştir. Bununla birlikte 1955 yılı 6-7 Eylül olayları Türkiye'nin dışarıdaki adına çok zararı dokunan, aleyhte abartılan bir propagandayı daima besleyen yüz karası bir tertip ve kontrolsüzlük demektir. Anadolu'daki ve Rumeli'deki bin yıllık Türk hâkimiyetinin tanımadığı, bilmediği bu saçma tertip, imparatorluğun bıraktığı miras üstünde bir lekedir.
Aşina KitaplarKitabı okudu
Geri118
282 öğeden 271 ile 282 arasındakiler gösteriliyor.