''Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeğe elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eder
Benim can vermeğe dermanım mı var
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-ı mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var
Karac'oğlan der ki, ismim öğerler
Ağı oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hak'tan özge sevdiğim mi var''
Okumaya başlamadan önce yanınıza Türkçe ve Osmanlıca lûggat almak isteyebilirsiniz; Karacaoğlan, koşmalarında diğer halk ozanlarına nispetle daha zor bir dil kullanıyor
"Öğleden sonraları, bellerine arapsaçı gibi birbirine dolanmış fişeklikler bağlayıp koşuyorlardı. Çukurlara koş; bayrağa koş; yokuş yukarı koş... Birini sırtında taşıyarak koş, tüfeğini başının üzerinde tutarak koş. Koş, sürün, yüz... Sonra yine koş."