Gerçek olaylardan esinlenerek yazılan, sarsıcı bir roman. Sanırım ilk 10 listemde en başta yerini alır kendisi.
Masum insanlara karşı yapılan haksız bir savaş. Ülkenizde bir savaş çıktığını düşünün. Kendinizi veya sevdiklerinizi ne kadar koruyabilirsiniz? Suçsuzsunuz ama dar ağacında kellenizi görmek istieyenler var. Ne yaparsanız yapın sizi, sevdiklerinizi, ülkenizi yok etmek isteyenler var.
Boşnak halkı da böyle bir savaşın ortasındaydı işte. Tek suçları masum olmaktı sanırım. Acımasızca katledilen bedenler, tecavüze uğrayan kadınlar. Suada da bu kadınlardan biriydi. Bayram tatili için ailesinin yanına giden Suada maalesef geri dönemez. Ailesiyle yaşadıkları ev Sırplar tarafından baskına uğratılmış, sevdiği insanlar gözleri önünde katledilmiş, ablaları ve kendisi kaçırılmıştır. Zindanlarda aylarca yaşayan Suada güzel olmanın bedelini ağır ödemiş, vakti zamanında hayır dediği Vukadin'in kötü emellerine maruz kalmıştır. Bu olaydan sonra Suada yaşamaya devam etse de ruhunu toprağa vermiştir.
Okurken düğüm düğüm olan boğazımla tüm acılarına tanık oldum güzel kadın. Kitabın sonu öyle güzel bitmeseydi toparlanamazdım sanırım.Kusurları hiçe sayan, yaşanan tüm acıları yüreklerinde saklayan bir aşk, Tarık ve Suada...
Yazarımızın bizzat Suada'nın dilinden dinleyip kaleme aldığı bu romanını, insanım diyen her kişi okumalı, okutmalı. Öyle sade bir dille yazılmış ki birkaç saat içinde bitiyor. Etkisini sorarsanız, yıllar geçmiş okuyalı ama ben bu yorumu yazarken bile boğazım hala düğüm düğüm...
Teşekkürler Sinan Akyüz.