Ama köpekler kurtlardan nasıl nefret ederse: işte öyle nefret eder halk da özgür tinli kişiden, zincirlerin düşmanından, tapınmayandan, ormanı mesken edinenden.
annen sesleniyor avludan
"sardunyalara su verin biraz
renklerini boğmaya başlamış toprağı
top kadifeler yaprak döküyor yalnızlıktan
gülhatmiler serçeleri taşıyamıyor dallarında
ne zaman öğreneceksiniz bilmiyorum ki
evlerin yalnız eşyalardan yapılmadığını."
sesimi gözyaşımla yıkayarak
gidip toprağına fısıldayacağım
söylediklerinden ötesini yaşadı kızın
su değil kalbinin iklimini verdi çiçeklere
isminden isimler ekledi öpe koklaya
kediler köpekler saka kuşları
ezilmiş bir salyangozun acısı
çınarları sabah duasına çeviren serçeler
bizden önce sahibiydi evimizin.
bir de çocuklar
baktığı yere gömülen anneler bir de
çocuğunu tanrı inkarıyla kefenlemiş bir baba
duası kalmamış yoksulluk
devletin onurundan vurduğu herkes...
hayatla büyüleyip son soluğunu
ölümü de ekledi kızın evimize.
Birisi bizim için gerçekten çok değerliyse, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizlemeliyiz. Bu elbette pek sevindirici değildir, ama doğrudur. Bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar.
"Bizler insanız; evet ancak köpekler, kediler, atlar, öküzler, koyunlar, çeşitli hayvanlar, hepsinden önce evcil hayvanlar sayesinde, onlar olduğu için insanız biz."
O sular ve ağaçlar da bana, başka bir şırıltıyla cevap verir; benimkinden farklı bir şarkıdır bu şırıltı ama aslında aynı şarkıdır, sadece mükemmelen dönüşmüştür.