Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mecazlarla ve imalı anlatımlarla dolu bu alıntıyı ince bir fikir mülahazasıyla anlamaya çalışın. Bakalım kim ne anlayacak :-) Kendiliğinden Gösteriler'in en büyük tutkunu koyunlardı; içlerinden biri vakit kaybettiklerinden ve soğukta dikilip durmaktan başka bir şey yapmadıklarından yakınmaya kalksa (bazı hayvanlar, gerçekten de, domuzlar ve köpekler ortalıkta görünmediği zamanlar yakınıyorlardı), koyunlar o saat bir ağızdan, "Dört ayak iyi, iki ayak kötü!" diye avazları çıktığı kadar meleyerek onu susturuyorlardı. Ama hayvanlar bu törenlerden genellikle hoşnuttular. Ne de olsa, kendi kendilerinin efendisi olduklarının ve yalnızca kendi yararları için çalıştıklarının anımsatılması, yüreklerini ferahlatıyordu. Böylece şarkılarla, tören alaylarıyla, Squealer'ın sıraladığı rakamlarla, tüfeğin gümbürtüsüyle, horozun ötüşleriyle ve bayrağın dalgalanışıyla, ara sıra da olsa, açlıklarını unutabiliyorlardı. Nisan ayında Hayvan Çiftliği'nde Cumhuriyet ilan edildi. Bir başkan seçmek gerekiyordu. Tek aday olan Napoléon oybirliğiyle başkan seçildi.
"Oysa yağmurda ıslanmanın verdiği huzur hiçbir şeyde yoktur. İnsan olmaktan utanmadığın tek andır, ağaçlar gibi, çiçekler gibi, köpekler, kuşlar, kediler, bildiğin bilmediğin bütün hayvanlar gibi ıslandığın an. Doğanın bir parçası olduğunu hissedersin. Manzaraya dışarıdan bakan kibirli insanlardan uzakta, o manzaranın bir parçası olursun. Irkının kendini beğenmişliğini unutur, bir böcek kadar özgür, sunarsın kendini doğaya. Yalan yoktur o anda. Aldatma yoktur. İki kuruşluk hesap için bin kazık atan dostlar, uçkurunun derdine düşmüş babalar, hayatını altüst eden kardeşler yoktur. Yağmur damlaları vardır sadece. Bir de sen."
Sayfa 63 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Elveda arzularım, tatlı hayallerim, gökteki ay, paslı tenekeler, çürümüş tahtalar kalabalığı elveda! Kediler, köpekler, kerpiç duvarlı evler, erkek yüzlü Kürt karıları, eğri sokaklar ve nihayet beyaz perdede kalın örgüleri hoplayan sevdiğim, sana da elveda!
... Diğer köpekler gibi Buck da bunu hissetti ve bir değişim yaşayacaklarını anladı. François tasmalarını takıp onları üst güverteye çıkardı. Soğuk yüzeye ilk adımında Buck'ın ayağı, çamura çok benzeyen beyaz ve lapa gibi bir şeyin içine battı. Hemen pıskırarak havaya sıçradı. Üstelik bu beyaz şey neyse, havadan da aşağı düşüyordu. Silkelendi ama daha fazlası tekrar üzerine kondu. Merakla kokladı ve yaladı. Ateş gibi yakıyor ve bir an sonra yok oluyordu. Bu durum Buck'ı hayrete düşürdü. Tekrar denedi ve tekrar aynı sonucu aldı. Seyredenler şamatayla güldüler ve Buck utandı ama neden utandı, bilmiyordu; çünkü bu onun gördüğü ilk kardı...
"Köpekler yeterli değil artık; bakın insanlar nasıl da yalnızlık duyuyorlar; dostluğa gereksinimleri var, dayanacak daha büyük, daha güçlü bir şeye gereksinimleri var. Köpekler yeterli değil: bize filler gerek.."
İşgale uğrayan bütün memleketlerin,asırlardan beri başına gelenler tabi bizim başımıza da gelmiş, vatan muhabbetini, millet sevgisini, her çeşit hamiyet ve kahramanlık o zamana kadar hiç kimseye, bilhassa cephelerde köpekler gibi düşüp ölenler bırakmayan beyler, paşalar, zenginler, münevverler, alimler, serbest meslek erbabının sivrilmişleri. -Tabii hepsi değil fakat yüzde doksan sekizi- birdenbire düşmanla sarmaş dolaş olmuşlardı. Düne kadar Türk ordusuna küflü saman, kurtlu bakla ne vesaire veren ve milyonlar kazandıktan başka bir de harp madalyasına layık görülen müteahhitler,derekap düşman ordusuna en birinci malzeme satmaya başlamışlardı.
Sayfa 304Kitabı okudu
Reklam
Gün ağarmasıyla başlayan senfoni orkestrası... Orkestra şefi Güneş, gökyüzünü aydınlattıkça orkestranın katılımcıları çoğalıyor. Ta ki ortalık aydınlanıncaya kadar... Kemanda bülbüller, trombonda kazlar, klarnette kargalar, ritim gitar da kumrular, davul ve bateride köpekler, solo gitarda horozlar, orgda kurbağalar... Tanrı'nın orkestrası! Basların, tizlerin mükemmel geçişlerle başarıldığı bambaşka bir müzik kültürü. Beethoven, Mozart, bu orkestradan çok gerilerde. Önce kurşuni,sonra beyazlaşan ve sonunda güneşin doğuşuyla mavileşen gökyüzü... Gün ağarmasıyla sazların üzerindeki sis yorganı,soyunan seksi birkaç kadın gibi açılmaya başlıyor. Gün doğumuyla orkestranın ağırdan sunduğu senfoninin azalmasını ve bitirilmesini umursamayan nehir, tüm berraklığı ile Güneş'in orkestra şefliğini kabullenmeden kendince akıyor... Hep akıyor...
Sayfa 467Kitabı okudu
KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri
Elinde ne piyon kaldı, ne vezir, ne kale Düştü birbiri ardına atlar, filler Ama şah hâlâ direnmekte Yeni taşlar bulundu çünkü: Köpekler...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.