Size yazarı anlatmalı mıyım? Haddim değil deyip susmalı mıyım? Elbette pek çoğunuz benden çok daha iyi biliyorsunuzdur. Hele ki bu eseri okumaya kalkışmış yahut okumuş biriyseniz zaten oldukça aşina olmanız muhtemeldir. O nedenle bu çipil gözlü, ( bizim oraların deyimiyle) bi kucak sakallı adamı anlatmak işlemini pas geçiyorum.
Tolstoy bu
Kitabın başında İncil'den bir alıntı: "İçim nefretle dolu, öcümü alacağım."
"Tolstoy, düzyazıda Rusların en büyük yazarıdır. Şunu keşfetti
Tolstoy: (Hiç kuşkusuz, kendisi de bilemedi keşfini) Yaşamı, çok hoşa
gidecek bir biçimde, tastamam, biz insanoğullarının zaman duygusuna
denk düşecek biçimde canlandırmanın yöntemini... Saati
Adam Fawer' in yine aynı kurgu üzerine kendine özgü geliştirmeler yaptığı, Empati ve Olasılıksız' ın tutkun okurlarının büyük kısmının pek anlayamadığı
Oz eserini okumuştum. Bazen kitapları hangi sırayla okumam gerektiğini biliyorum ancak uygulama noktasında sıkıntılar yaşayabiliyorum.
Bu
"Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor:'
"Bir kadına değerli olduğu nasıl hissettirilir peki?"
"Küçük kızı severek:'
"Küçük kız mı? Hangi küçük kız?"
"Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen küçük bir kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutlu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin."
"Nasıl yani?"
"Küçük bir kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?"
Ona 'bebeğim' diye hitap ediyorum, çok hoşuna gidiyor. 'Bebeğim bana bir çay yapar mısın?' dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz."
Bir gün, bir zaman, bir Feyza, bir kitapçıya gitmiş. Uzun zamandır okumak istediği “Dedemin Bakkalı” isimli kitabı almak istiyormuş. Kitapçı ona üç kez bu kitabın bir çocuk kitabı olduğunu altını çizerek hatırlatmış. Satıcıyı güç bela ikna ettikten sonra(!) kitabı almış ve eve dönmek için otobüse binmiş, kitaba biraz göz gezdirmek istemiş ama
Toprak, su, hava ve ateş. Ateşi kaldırıp, Tahta deyip girizgâhı zıplatmak isterdim ama anlatacağımız eser Homeros’un kitapları değil, saygıyı hak eder Hesiodos. Toprakla giriş yapmamın sebebi ise toprağın kendiyle uğraşanı bir nevi filozofa çevirdiğine inandığımdan dolayıdır. Bir çiftçi eğer ki öğrenmek isterse gerçeği ve hayatı anlamlandırmaksa
Mafalda’nın hikayesini bir günde okudum, bitirdim. Ağacına tünemek isteyen küçük prenses, Mafalda, arkadaşı Estella, ne güzel kitaptın...
Mafaldanın bir hastalığı var, 6ay içinde gözleri görme yetisini tamamen kaybedecek. Dokturu bunu 10 yaşındaki Mafalda’ya şöyle anlatıyor. “Bazıları gözlerinin ışığını yaşlıyken kaybeder, bazılarıda henüz gençken.”
Mafalda küçücük yüreğine ve hayatına çok güzel dersler sığdırıyor. Duygu yüklüydü, çaresizlik başroldeydi. Çözümü olmayan şeylerden hep korkmuşumdur. Mafalda, bunu yaşadı kabullendi. Ancak pes etmedi. Bir listesi vardı, gözleri gidince kaybedecekleri şeyler listesi sanırım beni en çok üzen “yıldızları saymak” üzerine siyah koyu bir çizgi. Umudun azaldığı noktada yani gözleri karanlığa kavuştuğunda yeni bir liste yapmaya başladı, “gözleri yokken yapabildikleri”, çok sevdiği kiraz ağacının kokusunu kaç adım uzaktan alabildiği gibi... bir çocuğun gözlerinden hayatı okumayı seviyorsanız bakabilirsiniz.
Beş kez dokundum yalnızca, beş az kez. Lambadan bir "cin" çıkmalıydı zannımca, boğuk bir dumanın havaya karışmasını bekledim. Tedirgin bile oldum hatta. Küçük bir nergis fidanıydı, kokusu mest etti. Sihirli bir lamba böylesi bir cömertliği neden yaptı bilmem. Bana çiçek hediye eder miydi bir başkası! Ancak varlığından şüphe duyulacak olan bir masal kağranamanı beni dürtebilirdi. Gökyüzünden 4 elma düşse; biri bana biri talihime. Diğerlerini bilmem! Kim bilir başka kaç pamuk prenses bekliyor kaç zehirli elmayı! Kadınlar zehir içmeden duramazlar ki paşam!