Önce insanların ihtiyaçları oluşturuluyor, ardından o ihtiyacı karşılayacak mal ya da hizmet sunuluyor. Artık insanların ihtiyaçlarının ne olduğuna kendileri değil, bunun yerine piyasa adı verilen olgu insanlar adına karar vermektedir.
İşlemekte olan sisteme direnmek söz konusuysa, üzülmek, düşünce üretmekten daha verimli bir hazırlık sayılabilir mi? Doğrusu bundan emin olamıyorum.
(...)
Artık kapitalizmin ne olduğunu anlayamıyorum. Dünya gücü, terörizmden birçok bakımdan faydalandı. Daha da kötüsü terörü içselleştirdi. Kâr sistemi, sermaye dolaşımı kendi kendini tükettiği zaman terörü ilaç niyetine dağıtmaya başladığında gerçek etki açığa çıkar. Zira sistem güçlendikçe kırılganlaşıyor. Çünkü bir yanda sürekli güç kaybedenler, öbür yanda giderek gücünü artıranlar var. Güçlünün zaafı, kaçınılmaz bir biçimde, zayıfın zaafından daha belirgin. Bu şartlarda hareketsizlik bile, küreselleşen yıkıcılık karşısında otomatik bir boyuneğiş, nesnel bir suç ortaklığı anlamına kavuşuyor. Böylece bir kimsenin pişman, üzgün, baygın olması süregiden işlemleri aksatmıyor. İnsan ilişkilerini anlamlı kılan ayrımlar bile kolayca silinebiliyor. Bugün dünya gücü tarafından, bombalar eşliğinde ihraç edilen demokrasinin öncelikli etkisi böylelikle açığa çıkıyor. Sistem her şeyi otomatikman kendi çıkarına hizmet eder hale getirebiliyor. Göz dolduran küreselleşme karşıtlığı da bundan muaf değil. Her ne kadar teselli edici olmasa da, hepimizi abluka altına alan çözümsüzlüğü kayda geçirmek gerek.