Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sen ey İbrahim rolünde ortaya çıkan hacı! Makâm-ı İbrahim'de durmuş, İbrahim'in bastığı yere basmış ve İbrahim'in Allah'ının eline biat elini vermişsin. Öyleyse İbrahim gibi yaşa, kendi çağının iman Kâbesinin mimarı ol. Toplumunu durgun ve ölü hayatın pisliklerinden, uyku rahatlığından, zulüm zilleti ve cehalet karanlığından çıkar, harekete geçir, onlara yön kazandır, hacca çağır, tavafa getir. Ve sen ey Allah'la anlaşma yapan, ey İbrahim'le yoldaş olan! Ey tavaftan gelen, tavaf eden halkta fenâ olmaktan gelen! İbrahim suretinde ortaya çıkmışsın, Kâbe'nin mimarının, harem şehrin kurucusunun yerinde, Mescid-i Haram'da kendi müttefikin -Allah'ın- karşısında durmuşsun. Kendi toprağını harem bölge yap; Zira harem/kutsal bölgedesin. Kendi çağını haram zamanı yap; Zira haram zamandasın. Yeryüzünü de Mescid-i Haram kıl; Zira Mescid-i Haramdasın, Zira "yeryüzü Allah'ın mescidi”dir; Oysa görüyorsun ki şimdi öyle değil!
Sayfa 70 - Fecr yayınlarıKitabı okudu
İncil'deki bu sözlerin Kuran’daki karşılığını bilen var mı?
(Matta 5/18) Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak. sy:8 (Yuhanna 5/46) Musa'ya iman etmiş olsaydınız, bana da iman ederdiniz. Çünkü o benim hakkımda yazmıştır. sy:175 (Yuhanna 8/58) İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım" dedi. sy:184 (Yuhanna 7/15) Yahudiler şaşırdılar. "Bu adam hiç öğrenim görmediği halde, nasıl bu kadar bilgili olabilir?" dediler. sy:179 (Matta 7/15) "Sahte peygamberlerden sakının! Onlar size kuzu postuna bürünerek yaklaşırlar, ama özde yırtıcı kurtlardır. sy:13
Reklam
- Tek-Tanrıcı Dinlerde ise her şeyin asli mülkiyeti Tek-Tanrı‘dadır. O nasıl istiyorsa her şey ve herkes O‘nun isteği doğrultusunda doğmak, yaşamak ve ölmek zorundadır. Mülkiyet hakkı insanlarda olunca otorite tesis etmek ve Yasa, Kural, Yönetmelik koymak hakları da insanlarda olmuştur, Tek Tanrı'da değil. Eğer Tek-Tanrı’ya iman etmişseniz öncelikle işte bu Mülkiyet-Hakkı‘nın gerçekte KİME ait olduğunu çözümlememiz gerekir. Yahudiler bu sorunu Mülkiyet‘in kayıtsız şartsız JAHWEH'de olduğunu öne sürerek çözmek istemişlerdi. Bu da doğaldı. Çünkü o dönemlerde yahudilerin hiçbir mülkiyeti yoktu , topraksız ve yurtsuzdular. Topraksız ve yurtsuzsanız var olan her şeyin mülkiyetinin göze görünmeyen bir Tanrı’ya ait olduğuna öne sürmek kolaydır. Bakın o dönemlerde topraksız ve yurtsuz olan Yahudiler 20. yüzyılda kendi kutsal kitaplarında yer alan bu mülkiyet yasasını kullanarak gerçekte Filistinlilere ait olan toprakları işgal ettiler ve böylece toprak ve yurt sahibi oldular ama 2010 yılında İsrael'deki her şeyin JAHWEH‘e ait olduğunu ve bu malların ona iade edilmesi gerektiğini söylersiniz Siyonistler size derhal bir iyilik yaparlar!
Matem içinde iki sene geçti. Tulu, hükümet naibi olarak Karakurum’da ikamet ediyordu. Fakat süresi sona erdiğinden, Cengiz Han’ın arzusuna uygun olarak yeni bir hakan, bir imparator seçmek için, prensler ve kumandanlar Gobi’ye döndüler. Cengiz Han’ın isteğine uyup, miraslarına sahip çıkarak reislerinin kralları haline geldiler. Şimdi Han’ın en
Genellikle denir ki Hıristiyanlık bir sevgi diniyse, İslam da sosyal adalet dinidir. Hıristiyanlık inancında komşuyu sev­ mek gerçek din sınavı olarak algılanır; Kur'an'daki dini ruh daha az tutkuludur ama kesinlikle daha uygulanabilirdir: "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah 'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah 'a karşı gelmekten sakınan/arın ta kendileridir. " Müslüman toplum, eşitlikçi prensiplere dayanmak zorunday­dı; herkesten aynı görevler bekleniyordu ve elitler ya da bir rahipler hiyerarşisi yoktu. Zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun kapanmasını sağlamak için zekat tavsiye ediliyor, bir köleyi azat etmek erdemli bir hareket olarak görülüyor­du. Prensipte toplumdaki herkese aynı şekilde davranılma­ lıydı; eğer sevgi var olamıyor ya da teşvik edilemiyorsa, ada­ let ve eşitlik yasa olmalıydı. Kur'an ve daha sonraki İslami Kutsal Kanunları (şeriat) Müslümanların derin bir eşitlikçi ruh geliştirmesine yardımcı olmuş gibi görünmektedir.
Sayfa 356
“BAŞLANGIÇTA SÖZ VARDI”(01.11)
“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemedi. Tanrı'nın gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı. Tanıklık amacıyla, ışığa tanıklık etsin ve herkes onun aracılığıyla iman etsin diye geldi. Kendisi ışık değildi, ama ışığa tanıklık etmeye geldi. Dünyaya gelen, her insanı aydınlatan gerçek ışık vardı. O, dünyadaydı, dünya O'nun aracılığıyla var oldu, ama dünya O'nu tanımadı. Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı O'nu kabul etmedi. Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular. Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini –Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini– gördük. Yahya O'na tanıklık etti. Yüksek sesle şöyle dedi: “ ‘Benden sonra gelen benden üstündür. Çünkü O benden önce vardı’ diye sözünü ettiğim kişi budur.” Nitekim hepimiz O'nun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldık. Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi. Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O'nu tanıttı.” ‭‭YUHANNA‬ ‭1:1-18‬ ‭TCL02‬‬
Reklam
“Bu nedenle, ey kardeşler, İsa'nın kanı sayesinde perde de, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır. Gerçeği öğrenip benimsedikten sonra, bile bile günah işlemeye devam edersek, günahlar için artık kurban kalmaz; geriye sadece yargının dehşetli beklenişi ve düşmanları yiyip bitirecek kızgın ateş
Bu nedenle vaat, Tanrı'nın lütfuna dayanmak ve İbrahim'in bütün soyu için güvence altına alınmak üzere imana bağlı kılınmıştır. İbrahim'in soyu yalnız Kutsal Yasa'ya bağlı olanlar değil, aynı zamanda İbrahim'in imanına sahip olanlardır. “Seni birçok ulusun babası yaptım” diye yazılmış olduğu gibi İbrahim, iman ettiği Tanrı'nın –ölülere yaşam veren, var olmayanı buyruğuyla var eden Tanrı'nın– gözünde hepimizin babasıdır. ROMALILAR 4:16‭-‬17
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.