“Bir gün Gerçek ve Yalan buluşurlar, Yalan başını gökyüzüne doğru kaldırır, ‘Ne güzel gün,’ der. Gerçek şaşırır, Yalan doğruyu söylemektedir. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte zaman geçirirler, hayret edilecek şey Yalan hep doğruyu söylemektedir. Birazcık daha giderler, bir kuyu çıkar önlerine, ‘Su güzel, gel biraz ter atalım’ der Yalan. Gerçek bakar, su hakikaten güzel, soyunup kuyuya girerler. Tam yüzerlerken Yalan bir anda fırlar sudan, Gerçeğin kıyafetlerini de alarak kayıplara karışır. Kuyudan çıplak çıkan Gerçek çevresine bakınır, aranır taranır nafile. Yalanı bir türlü bulamaz. Dünyada gezinen Çıplak Gerçeği görenler yardım etmek şöyle dursun, onu bu hâlini ayıplayıp kınarlar. Gerçek utanıp kuyuya geri döner ve ortadan kaybolur. O zamandan beri Yalan, Gerçek gibi giyinmiş etrafta dolanmakta, kimse Çıplak Gerçeği görmeyi istememektedir.”