Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
93 Harbinin Bilançosu
... Osmanlı Devleti'nin Avrupa kıtasında kaybettiği toprakların toplam yüzölçümü 237 bin 298 kilometrekareyi buluyordu. Bu topraklarda toplam 8 milyon 184 bin kişi yaşıyordu. Sultan Abdülhamid'in siyasi dehası olmasaydı, Ayastefanos Anlaşması harfiyen uygulanacak ve hiç şüphesiz, kayıplarımız en az iki, hatta üç misli fazla olacaktı. İşte, şehitlerin, yaralıların dışında, "93 Harbi" denilen facianın bilançosu budur. Bu bilanço, başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi, Mithat Paşa, Mahmud Celaleddin Paşa, Redif Paşa, İbrahim Ethem Paşa ve taraftarlarının eseridir. Yazık ki, bunlardan bazıları okul kitaplarımızda birer "kahraman" olarak tanıtılmaktadır... Günü gelince elbette gerçek tarih yazılacaktır...
Sayfa 484 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Mahmud Celaleddin Paşa, Sultan Abdülmecid'in kızı II.Abdülhamid'in kız kardeşi Seniha Sultan'la evlenince "damadı şehriyari" unvanını aldı, Yirmi dört yaşında hem vezir hem de Adliye nazırı oldu.
Sayfa 76 - KırmızıKediKitabı okudu
Reklam
1823 Erzurum Barışı
Mahmut Celaleddin Paşa kumanda­ sındaki Osmanlı öncü kuwetleri, Toprakkale'yi kuşattılar. Şahın oğlu Abbas Mirza, aşiretlerin de yardımıyla bu kuvvetleri yenme­sine rağmen (Mayıs 1822), ordusunda çıkan kolera salgını yüzün­den şaşkına döndü. Ordusunun büyük ölçüde kayıplara uğraması nedeniyle geri çekilmek zorunda kaldı. Öte yandan Irak cep­hesinde de kolera salgını başlamıştı. Gittikçe yayılıp genişleyen Rum ayaklanmasıyla uğraşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti de İran ' la savaşı sürdürmek istemiyordu. Böylece her iki devlet temsilcileri Erzurum'da bir toplantı düzenleyerek barış görüşme­ lerine başladılar. Nihayet iki taraf temsilcileri, 1746 yılında imza­lanan barış antlaşması kapsamı Dördüncü Murat devrinde 1639 yılında imzalanan "Kasr-ı Şirin Antlaşması"nın şartları esas alı­narak 28 Temmuz 1823'de "Erzurum Barışı" imzalandı. Bu yeni antlaşmadan sonra, artık Türkiye ile İran arasında savaş olmaya­ caktır.
İnşAllah
İşte şehitlerin, yaralıların dışında, "93 Harbi" denilen facianın bilânçosu budur. Bu bilânço, başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi Mithat Paşa, Mahmud Celâleddin Paşa, Redif Paşa, İbrahim Ethem Paşa ve taraftarlarının eseridir. Yazık ki, bulardan bazıları okul kitaplarımızda birer "kahraman" olarak tanıtılmaktadır. Günü gelince elbette gerçek tarih yazılacaktır.
93 harbi
Müzakerenin sonunda Midhat Paşa, “Bu tekliflere karşı savaş­ mak için askerin gücüne bakılmaz. Biz Anadolu’ya 400 kişi ile geldik. Yine 400 kişi kalıncaya kadar savaşırız” dedi. Sadra­ zam Midhat Paşa’nm yanı sıra Serasker Redif Paşa ve Mah- mud Celaleddin Paşa da savaş taraftarıydılar. Cevdet Paşa, bu hadiseyi “Midhat Paşa tüfeği doldurdu. Mahmud Celaleddin Paşa üst tetiği çıkardı. Redif Paşa ateş etti” şeklinde anlatır.
Sayfa 146Kitabı okudu
93 harbi öncesi Sultan Abdülhamit:
Nisan 1877'de sultan ancak birkaç aydır iktidardadır; özellikle askeri alanda tecrübesizdir ve danışmanlarının tesiri altındadır; bu danışmanlar arasında en başta eniştesi Damad Mahmud Celaleddin Paşa ve Serasker Resif Paşa gelmek üzere, çok kararlı askeri macera yandaşları da vardır. Bu iki adam ona ordunun durumunu çok olumlu göstermekte ve harekete geçmeye teşvik etmektedir. Kamuoyu böylesine tahrik olmuşken düvel-i muazzamaya teslim olmak tehlikeli olur, Murad'ın yandaşları da bu durumdan istifade edilir, diye fısıldamaktadırlar kulağına.
Sayfa 102 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Daha çok Prens Sabahaddin adıyla tanınan Mehmed Sabahaddin Bey'in (1877-1948) annesi Seniha Sultan (1851-1931 ), Padişah Abdülmecid'in (1823-1861) kızıdır. Seniha Sultan'ın erkek kardeşlerinden dördü de padişah olmuştur: (V. Murad, II. Abdülhamid, V. Mehmed Reşad ve VI. Mehmed Vahideddin) Babası Damat Mahmud Celaleddin Paşa ( 1854- 1903), kardeşi Ahmed Lütfullah Beydir (1880-1973).
Hüseyin Avni paşa(!) “Cum’a  Selâmlığı”  denen  bu  mühim  imparatorluk  törenine,  devlet adamları  da  katılırdı.  İstanbul’daki  Birinci  Ordu  Kumandanı’nın  da  katılması tabiî idi... Böyle bir Cuma günü Avni Paşa da büyük üniforması ile nişânları ve müşîr  apoletleriyle  törene  katılmıştı.  Törene  Hânedân’a  mensup  kadınlar  da
Damat Mahmud Celaleddin Paşa'dan Sultan II.Abdulhamit'e...
Vatanımız zengin ve halkımızı mutlu edebilecek niteliktedir, hatta kolayca bugünkü nüfusun yirmi mislini beslemeye yeterlidir. Fakat heyhat! Bir hırsız çetesi onun üzerine çökmüş ve bu zenginliğin, bu hazinenin önünü tıkıyor. Yalnız kendi yararınızı gözetmek için ödül olarak dağıttığınız ve hesapsız harcadığınız paralarla, çeşitli bankalara kendi adınıza yatırdığınız milyonlarla, Osmanlı hükümeti bugün korkunç bir donanmaya sahip olabilirdi...
Sayfa 196 - Selenge YayınlarıKitabı okudu
Bizce bu birliğin doğası bütün bu sanat eserlerinin arkasında yatan ruhtur, felsefedir. Bu yüzden, Hindistan'ın Tac Mahal’inin eskizini büyük ârif İbn Arabî'nin el-Fütûhâtü'l-Mekkiyye'sinde bulmanız, Konya'daki Mevlânâ Celaleddin Rûmî Türbesi'nin ana kapısındaki “hayat ağacı” (dıraht-i cân) motifini hem Kur'ân'da hem de onun Mesnevî'sinde bulmanız, İstanbul'daki Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nin orta kubbe, yan kubbe ve bütün revaklarının iç hesaplarının hep yirmi bir sayısı ve katları üzerine bina edilerek bu yapının adeta “Besmele”nin taşa toprağa giydirilmesi olduğunu, bunun da büyük ârif Abdülkerim el-Cîlî'nin el-Kehf ve'r-rakîm fî Şerh-i Bismillâhirrahmânirrahîm isimli eserinden mülhem olduğunu görmemiz hiç de tesadüfî olmayacaktır.
Reklam
Başkatip Ali Fuad Bey, Sultan Mehmed Reşad'ın rutin ve alışkanlıklar üzere kurulu hayatını tarihe olan merakı üzerinden de tasvir etmekteydi. Âdet olduğu üzere bir mevzu ile ilgili maruzata çıkıldıktan sonra Hünkar genellikle başkatibi bırakmaz, ya hikayeler nakleder ya da dinlemek için bir kitabı okumasını söylerdi. Osmanlı tarihine olan merakını çoğunlukla Mahmud Celaleddin Paşa'nın "Mir'at-ı Hakikat", Cevdet Paşa'nın "Maruzât" ve Mustafa Paşa'nın "Netayic'ül-Vukuat" eserlerini dinleyerek yeniden yaşardı. Başkatip, Sultan için oldukça keyifli olduğu anlaşılan bu anlarda okumayı durdurduğunda ise Hünkâr'ın derhal gözünü açarak " devam et" dediğini nakletmektedir. Bu durum Başkatip Türkgeldi'ye "Kanuni Sultan Süleyman'ın Zigetvar'dan cenazesi getirilirken Sokullu'nun arabanın yanına giderek maruzatta bulunmasını" hatırlatmıştı ancak yine başkatibe göre " ne benim karşımdaki Sultan Süleyman, ne de onun karşısındaki Sokullu idi. Ahvalde ve eşhas arasındaki fark azîm idi; müşahebet yalnız bir cihete münhasırdı..." yorumunu yapmıştı.
Olayı yazanlardan büyük tarihçi Mahmud Celaleddin Paşa ise: "Padişahın birkaç cesur,fedaķâr ve uyanık adamı bulunup da onu alıp askerin yanına götürselerdi Süleyman Paşa'nın işi bitmişti...Avni Paşa için tek çare intihar olurdu." der.
Sayfa 62 - Ötüken NeşriyâtKitabı okudu
Cevdet paşa, bu sorumlulukları imgesel bir dille nakleder: " Midhat Paşa tüfeği doldurdu, Mahmud Celaleddin Paşa horozu kaldırdı ve Redif Paşa tetiği çekti: Memleketi felakete işte bunlar sürükledi.”
Sayfa 103
Bir yerde ki cehl hükümrandır; Ol yerde ziyâ-yı hak nihandır. Âsaf (Nâfia Nâzırı Mahmud Celaleddin Paşa)
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.