Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“..madem gayet manidar bir kitab, onu ders verecek bir muallim ister. Ve gayet güzel bir cemal, kendini görecek ve gösterecek bir âyine iktiza eder. Ve gayet kemalde bir san'at, teşhirci bir dellâl ister. Elbette herbir harfinde yüzer manalar, hikmetler bulunan bu kitab-ı kebir-i kâinatın muhatabı olan nev'-i insan içinde elbette bir rehber-i ekmel, bir muallim-i ekber bulunacak.”
Sayfa 187 - Envar neşriyatKitabı okuyor
Neden ?_
Kimi zaman bir soru, bir an için, cevap ya da açıklamalardan daha manidar olur
Sayfa 101 - MetisKitabı okudu
Reklam
Manidar...
Sana yalnızca şunu soruyorum: “Bu mevkii hangi yollara başvurarak elde ettin? Sana bu mevkii veren kim? Kimin elini öptün? Kimin ayaklarına kapandın? Kime rüşvet verdin? Bu mevkiyi hangi adiliklerle, hangi şerefsizliklerle, hangi sahtekârlıklarla elde ettin?"
Bir kızcağızın fotoğrafını çekmek istediler.Nasılsa kendisinde"haya"dan bir eser kalmış.Herhalde yaradılışından gelen ve kadınlığının tabii neticesi bir duygu... Mayolu olarak plajda gezinirken bir poz aldırmak ister,kumların üzerine oturur. Az da olsa hayası var ya...Tesirini gösterir ve kızcağız bacakları kapalı bir şekilde oturmaktadır.Fotoğrafçı "ilerici"bir resim almak ister ve kıza bacaklarını açmasını teklif eder.Fakat kız bu teklifi reddeder.O zaman fotoğrafçı,kıza manidar bir eda ile bakar ve: "Tuhaf şey!Ayol sen çiftçi kızı mısın yoksa?"der.Bunun üzerine,az da olsa mevcut olduğundan bahsettiğimiz haya uçup gider.Artık bütün vücut organları hürriyete kavuşmuştur:Bacaklar rahatlıkla sonuna kadar açılır.Şimdi her şey yolundadır."İlerici"(!)bir poz alınmıştır... İradesi zayıf müslümanlara karşı Haçlı emperyalizmi işte bu taktiği kullanıyordu "Yoksa siz gericimisiniz?"deniyordu.Bunun üzerine,zaten müphem bir şekilde mevcut olan"direnme gücü"de yerini"teslimiyet"e bırakarak uçup gidiyordu. Avrupa"medeniyeti!",tedbir,irade ve mantıktan mahrum bırakılan İslam dünyasında "mecburi" kabul edilen yolda işte böyle ilerledi.
Sayfa 164
Tezimi çok büyük zorluklarla bitirdim. Ömrümün bilmem kaçta kaçı gitti. Öyle bir sinir savaşı vardı ki ortalıkta, anlatılır gibi değil. O zaman kalp sektesinden gitmediğime, kanser olmadığıma çok şaşırıyor, nice sağlam bünyem varmış diyorum. Neler yaşadınız? Neler, neler! Bir mühlet verilmişti, o sürede tezini teslim edeceksin dediler. Ettin
Nasıl manidar nasıl?...
İnsanların birbirlerini kolayca ve çabucak yargıladığı, kimsenin kimseye ayıracak vaktinin olmadığı, gözlerin sadece bayram etmek için baktığı, dünyanın bir 'körler ülkesi'ne dönüştüğü, acının ve sevginin pazarlandığı zamanlarda yaşadığını fark etmek, hangi yaşta olursa olsun, yaşlanmaya başlamaktır.
Sayfa 21 - Everest yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
senin yüzünden geçer her şey onay ver ki aklımın kıyıları durulsun -kafanı sallaman mesela, manidar-
Manidar...
“ insanları bize yaptıkları iyilikler kadar değil bizim onlara yaptığımız iyilikler kadar severiz…”
Manidar
"Devlet denen varlık büyük bir aile gibidir, halk ise sizin küçük kardeşleriniz. Alt tabakanın yaşadığı bu utanç verici koşullarda üst sınıfların da payı vardır. Unutmayın, halk uzun süre sabredebilir ama her sabrın bir sonu vardır. Halk da vahşileşebilir her an. İşin oraya varmasına izin vermeyin."
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 15. BasımKitabı okudu
Manidar
Söylediklerini duyuyorlar ama dinlemiyorlardı.
Reklam
Manidar
“ bu dünyada ödül beklemenin imkansız olduğunu, bu dünyada onurun da adaletin de olmadığını hiç unutmayacağım. Bu dünyada düzenbaz ve zalim olmak gerek…”
Manidar bir ifade
Eh, sonuçta tek kullanımlık mendillerin çağı bu.
Sayfa 37 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Bu kâinat bütün mevcudatıyla beraber kaderin kalemiyle yazılmış, kudretin çekiciyle yapılmış manidar hadsiz kitablar, mektublar, nihayetsiz binalar ve saraylar hükmünde -herbiri binler vecihle ve beraber hadsiz vücuh ile- Rabbanî ve Rahmanî nihayetsiz fiilleri ve o fiillerin menşe'leri olan binbir esma-i İlahiyenin hadsiz cilveleriyle ve o güzel isimlerin menbaı olan yedi sıfât-ı Sübhaniyenin nihayetsiz tecellileriyle, o yedi muhit ve kudsî sıfatların madeni ve mevsufu olan ezelî ve ebedî bir Zât-ı Zülcelal'in vücub-u vücuduna ve vahdetine hadsiz işaretler ve nihayetsiz şehadetler ettikleri gibi; bütün o mevcudatta bulunan bütün hüsünler, cemaller, kıymetler, kemaller dahi, ef'al-i Rabbaniyenin ve esma-i İlahiyenin ve sıfât-ı Samedaniyenin ve şuunat-ı Sübhaniyenin kendilerine lâyık ve muvafık kudsî cemallerine ve kemallerine ve hepsi birden Zât-ı Akdes'in kudsî cemaline ve kemaline bedahetle şehadet ederler. Ayet-ül Kübra - 104
Türkiye'nin hatırı sayılır şöhrete sahip, gazetecilik ve televizyon programcılığının yanı sıra ekonomist unvanı da taşıyan fikir liderlerinden biri şu sözleri etti: "Ben üzülüyorum. Gençler umutsuz, fırsatını bulsa yurtdışında hayat kuracak. Ne münasebet. Hiç mi bir sivil toplum çalışmasına üye olayım da bi işin ucundan tutayım demez insan? Gençlik elde telefon geyik muhabbeti içinde daha kaç yıl heba edecek ömründen. Şikayet etme, yap!" (•••) Türkiye'de gençlerin yaşadığı bağlamı, mücadele alanlarını anlamak ve bataklığı kurutup mis kokulu çiçekler açmasını sağlayacak köklü çözümler aramak ve bulmak varken, şikâyet etme, yap üsttenciliğine sahip olmak oldukça manidar..
Sayfa 22 - Mundi KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.