Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Islah kendinden başlar
Kendini insanlara sevdir, halka hizmetkar ol. Hakk'ın seni sevmesi için halka yardımcı ol. Onların dinine yardım et, dünyalarına yardım et. Bil ki Allah bir kulu severse cümleye sevdirir. O zaman Allah Cibril-i Emin'e buyurur; " Ben filan kulumu sevdim. Dünyaya ilan et ve onu insanlara sevdir."
Sayfa 117 - Semerkand yayınlarıKitabı okudu
"İstanbul'u aldıktan sonra Fatih Sultan Mehmet, Akşemsettin'e, ' İstanbul'u aldık. Peki, nasıl elde tutacağız?' diye soruyor. Akşemsettin, 'Ben sana fethe kadar yardımcı olabildim. Burasını ben bilmem ama Halveti Şeyhi Cemalettin Efendi'ye gidelim, o söyler,' diyor. Ona gidiyorlar... Fatih'e, 'Evladım günde yetmiş bin kelime-i tevhidin okunduğu, zikredildiği bir şehir yaparsan, İstanbul bizim elimizde kalır. Onun için hemen dergâhlar açılsın,' ifadesinde bulunuyor. Dergâhlar açılıyor, İstanbul, her gün yetmiş bin kelime-i tevhidin okunduğu bir şehir haline geliyor. Hâlâ da yok mu? Var."
Sayfa 82 - Sufi Kitap, 2.baskı, Ekim 2015.Kitabı okudu
Reklam
Onları rahat bıraktım; yüzlerinin, sözlerinin, bütün davranışlarının ardında yüreklerini görmeye çalıştım. İnsan ruhu bu, ilmin belirli kurallarıyla sınırlayamıyorsunuz. Derinlerde, ötelerde dalgalanmalar oluyor ve birden, hiç umulmadık bir anda, bütün kurulu hesaplar bozuluyor. Şu var ki, ilim bir yere kadar yardımcı, fakat ya sonra? Ruh, eğer ilhama açıksa, hiç bilinmedik iklimlerden kokular, temaslar sunuyor size. Mehmet, "Gönül gözü ile bakmak!" derdi, psikolojinin ötesinde kilit, bu nazar olmalı.
Halbuki bütün dünya, bu gece benim mutluluğuma yardımcı olmamalı mıydı?
Sayfa 69 - Bordo Siyah YayınlarıKitabı okudu
Mehmet Ali Cinnah da Londra'da bir basın toplantısı yaparak şunları söyledi: "İngiliz hükumeti barış için Mustafa Kemal Paşa'ya yardımcı olabilirdi. Ama olmadı. Tersine savaşı körükledi. Biz Hint Müslümanları, o kazansın diye durmadan dua ettik. Şimdi de kazandığı için Allah'a hamdediyoruz. Kazanan yalnız Mustafa Kemal Paşa değildir, bütün esirler dünyasının zaferidir bu. Zindabat Mustafa Kemal!"
Sayfa 659 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
2006 yılının nisan ayında Salzburg’daki bir Türk marketine ekmek almak için uğradım. O sıralar okulun yanı sıra maişetimi de temin etmem gerektiğinden marketin sahibine bir elemana ihtiyacı olup olmadığını sormayı düşündüm. Marketin kasasında oturan; iri yarı, gözleri yaşanmışlığından ötürü geçmişinin sularında bir kayıkla belirsizliğe yelken kapatmış, garip bir ağızla konuşan adamın o marketin sahibi olduğunu biliyordum. Kasada ekmeğin ücretini öderken, elemana ihtiyacı olup olmadığını sormak için evvela tereddüt ettim ve sonra tüm cesaretimi toplayıp sordum. Adımı, nereli olduğumu, öğrenci olup olmadığımı sordu. “Ben okuyan adamı severim. Cumartesi günleri gel çalış,” deyince sevindim ve o günü takip eden ilk cumartesi günü sabah saat sekizde markette hazır bulundum. Rafları düzenliyor, gelen müşterilere yardımcı oluyor ve bazen de depoda yığılı ürünleri raflarda eksilen yerlere düzüyordum. İlk cumartesi günü biraz yorucu geçti ve günün sonunda emeğimin karşılığını alıp bir hafta sonra tekrar işe gelmek üzere eve gittim. Altı gün sonra marketin sahibi olan Fuad beni aradı. Sebze, meyve getirmek için Münih sebze haline gideceğini ve kendisiyle gelmem gerektiğini söyledi. Münih, Salzburg’dan yaklaşık 140km uzaklıktaydı. En yakın büyük hal oradaydı. Cumayı cumartesine bağlayan gece saat üçte gelip beni alacaktı ve yola koyulacaktık. Gecenin ortasında saat üçte daha evvelden tarif ettiğim adresime geldi ve beni aldı. Beraber Münih’e doğru büyük bir yük arabasıyla yola koyulduk.
Reklam
Gel zaman git zaman, Seli, camide arada sırada yapmış olduğu işi bıraktı. Ona telefonla ulaşıp beni tıraş edip edemeyeceğini sordum ancak bir dükkânı olmadığından beni evine davet etti. Evinde tıraş edebileceğini söyledi. Adresini öğrenip evine gittim. Bir apartmanın dokuzuncu katında yaklaşık 45 metrekarelik bir evde oturuyordu. Evinde bir
Yabancı bir memleket aynı zamanda ölüler dünyasıdır. Böyle bir memlekete diriler göç ettiklerinde, ölülerin gölgesine basmadan yürümeyi öğrenmelidirler. Ölü olarak yaşarken, gölgeme kimseleri bastırtmamayı sağlamak, diri olarak hayat sürerken de başkalarının gölgelerini sevip, saymak; koynumda bitlenen yılanların borcudur. Yabancı bir memlekette; ayakta gölgenizle beraber durabilmek, dönüşü olmayan yeraltı dünyasında boğulmamak ve "insan yutan" ırmakları deşebilmeniz için, size yardımcı olamayacak sandalcıların kızıl olmayan derilerini yüzerek geçmek zorundasınızdır. İlk işim olan ayakkabı boyacılığından sonra dünyalılaşan benim için, dünya artık yabancı bir memleketti. Bana yardımcı olamayacak çok sandalcı tanıdım. Çünkü bu, yabancı memleketlerin bir sırrı idi. Sandalcılar da, kızıla boyanmış sahte derilerini, derin olmayan sularda incitmeden yüzecek adamlar ararlardı. Viyana’da pozitivistlerin modası geçmiş, ancak elbiseleri kalmıştı. Bense kendimi onlara karşı negativist olarak adlandırmıştım. Pozitivizmin kalelerinde, kızıla boyanmış derilere sahip sandalcıların gölgelerini incitmeden bir negativist olarak yüzdüm. İnsan kulaç atarken gölgesi olmaz. Öyleyse yüzün!
469 öğeden 451 ile 465 arasındakiler gösteriliyor.