Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Melda İşler
Melda İşler
@meldaislerr
Matematik Öğretmeni
Gazi Üniversitesi
Ankara
82 okur puanı
Ekim 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
"Gezgin" İnceleme
Masalsı, şiirsel ve metoforik belki "kıssa" diyebileceğimiz bölümlerden oluşuyor. Genelde insanın nefsinden dolayı olaylara nasıl baktığından bahsediliyor. 1 saatte de okunabilir ancak bazı mesajlar var ki durup düşünülesi... Bazen pencerenin ardındaki görüntüyü anlamaya çalışmak zorunda, bazen pencerenizi temizlemek, bazen başka bir pencereye geçmek zorunda kalabilirsiniz.
İlişki terapistine giden Ferhat ile Şirin...
Dağları delmek işin kolay kısmı. Asıl mesele evliliği devam ettirmek, sevdiğinin gönlünü incitmeden.
25 adımı Şirin, 15 adımı Ferhat atarak toplamda 40 adım ile birbirinin iç dünyasını anlamayı, hayat arkadaşınla muhabbet etmeyi ve gönül kubbesinde hoş bir sada bırakmayı gaye edinenler için mutlaka okunması gereken bir kitap.
18 yaşımda kitap ile tanışma fırsatım olmuştu. Kuzenimin kitaplığında görmüş (gittiğim evlerde mutlaka kitaplığı kolaçan ederim ((: Birkaç bölüm okumuştum. İlk bölümlerde bahsi geçen mesele "kadın gibi kadın olmak". Yıllarca okulda ezilmemek, sözümü dinletebilmek için (akran erkekler saygısızlardı. Erkek çocuklarımızı yetiştirirken dikkat etmemiz gerekir, bu da ayrı bir mesele) sert ve hatta kırolaşmış bir kız olmuştum. Bu bnein duvarımdı. Çünkü içerde çok nahif, kırılgan bir Melda vardı. O Melda'yı korumak için dışardan sert, duvar gibi bir kız olmam gerekiyordu. Kitabın satırlarıyla birlikte ben de gelişimler meydana geldi.
"Kendini değiştir, dünyan değişsin! " derler ya aynen öyle oldu. Ve hayatım olumlu yönde değişmeye başladı.
İlerleyen bölümlerde kadın ve erkek beyni arasındaki farklar, ne söyler ama ne söylemek ister, birbirinizi anlamaya çalışmayın anlayışlı olun gibi ve daha bir sürü manidar adımlar yer alıyor.
Sohbet havasında geçtiği için kolaylıkla okunuyor. Seans sonları fıkralar, kıssadan hisselerle bitiyor. Bazen gerçek hayata göre çiğ kalan diyaloglar olsa da dünya saadetini evinde arayanlar için mutlaka okunması gereken bir kitaptır.
Muhabbetle kalın..
Tiyatro türünde bir eser. Bu türden okuduğum ilk kitap olmasının yanında Shakespeare ile ilk tanışmamız. Tanışmak için doğru bir başlangıç mı yaptım bilemiyorum. Yabancı kitaplar okumaya yeni başladığım için kapsamlı bir inceleme yapamayacağım. Yalnızca dikkatimi çeken noktaları paylaşacağım. Melda usülü bir inceleme olacak anlayacağınız
-Tiyatro içinde tiyatro var ve oyunculuğa yönelik eleştiriler yapılıyor. Bu oyunu oynayan kişiler aynı zamanda kendilerini eleştirecek sözler sarf edecek. Bu yüzden, oyunu sahnede izleme isteği doğdu içimde.
-Şiirsel oluşu harikaydı. İş Bankası nın başarılı tercümesi takdire şayan.
-Tanrı = baba anlayışı hakim
-Helena' nın (kadın), aşık olduğu adamın sevdiği kadının güzelliğini övmesi de çok oldukça ilgi çekici. Zira biz olsak nasıl kötüleyeceğimizin yollarını arar dururuz :)
- Bekaretin o dönemki Atina şartlarında da tıpkı günümüzdeki anlamını taşıyor oluşu
da bir o kadar ilginçti. İfade şöyle geçiyor:
"Bekaretinin ne değerli olduğunu düşünmeden
Gecenin karanlığında böyle ıssız bir yerde görünmez"
Okur Takip Önerileri
Ermiş'in kutsal bir kitap gibi okutuyor kendisini. Yazar düşüncelerini düz yazsaydı deneme olurdu. Fakat minicik bir kurgu ile denemeden sıyrılıyor.
Şiirsel bir dili vardı ve takdire şayandı. Çevirmendwn çevirmene fark eder mi bilmiyorum.
Felsefesiyle, bambaşka bakış açılarıyla başucu kitaplarımdan biri olacak.
Altı çizilecek, alıntı yapılacak onlarca cümlesi var. Ben bu kez beğendiğim cümleleri alıntılamak yerine okurken yanı başına soru işareti koyup "düşün" yazdığım cümleleri paylaşacağım. Sizler nasıl değerlendirdiniz, ne anladınız merak ediyorum (ben çok bir şey anlamadım çünkü :D)
"Sokrates'in derdi neymiş bir bakalım" dedim ve okudum :)
İyilik, birlik, fazilet, kuramlar ve kanunların insanın en değerli varlıkları olduğunu söyleyen Sokrates'in mahkeme karşısında yaptığı ve Atina halkına seslendiği konuşmasıdır.
Mantık ve akıl yürütme, ispat teknikleri kullanır Sokrates.
Bir olay örgüsü yoktur. Yazar Platon yalnızca mahkeme salonundaki konuşmaları aktarmıştır.
İslam inancında var olan bazı cümlelere denk geldim. Aslında buna çok da şaşırmamak gerek. Zira Sokrates evrensel ahlaktan bahsederken, İslam da, tasavvuf da (örneğin Mevlana, Yunus Emre) evransel ahlaktan bahseder.
Mantıklı fajat içler acısı bir alıntıyla incelememi bitiriyorum:
"Bütün yaşamım boyunca boş durmayıp ama insanların çoğunun kaygılandığı şeyleri, para kazanmayı, ev geçindirmeyi, askeri görevleri, kamu toplantılarında konuşmayı, memurlukları, partileri göz ardı ettiğim için katlanmam ya da ödemem gereken asıl karşılık nedir? "
Hakan Günday'ın okuduğum ilk kitabıdır. Ayrıca yeraltı edebiyatı tarzında okuduğum ilk kitaptır. Zihniyle, yaşamla derdi olan adamların hikayelerini okurken bir yandan kendimi görüyor, bir yandan da daha evvel keşfetmediğim karanlıktan ürküyor, bunalıyorum. Beni depresif bir ruh haline soktuğu için yarım bırakmayı bile düşündüm.
Ancakkk
Kitabın başından sonuna kadar var olan şiirsellik ve "bu adam (yazar) bunu da mı düşünmüş yahu" dedirten hayret beni kendime çekti. Belki de iyi bir kitapta aranan vasıflardan biri de budur ;)
Öyle bir karakter esere dahil oluyor ki acep bu gerçek bir hikaye midir diye düşünmeden edilemiyor.
Alıntı yapılmaya değer o kadar çok cümle var kiii.. Aman Yarabbii! :))
Çok sayfalı kitapları okumakta zorlanırım. Ki 3 aydan fazla sürdü. (utanan maymun emojisi) Fakat an itibariyle bitirdim ve mutluyum.
Bir daha bu tür bir kitap okur muyum bilemiyorum . Ancak denemeyenler için tavsiye ediyorum :)
Gazali'ye karşı birçok şey duyduk ve çoğu olumsuz. İsmet Özel'in "Taşları yemek yasak" kitabında bir meselenin nasıl mantık çerçevesinde incelenebileceğini, düşünme eyleminin nasıl gerçekleşeceğini göstermiş. Gazali'nşn de bir meseleyi inceleme şekli düşünme ve mantık temelleriyle örtüşüyor. Bu durum Gazali ve felsefe konusunda araştırma yapmaya itti beni.
Çok şey öğrenilecek bir kitap. Ufuk açıyor..
Hiç sıkılmadan okudum.
Okurken zorlandım. Çok sayfalı kitaplar okurken genelde yaşadığım bir durumdur. Nazan Bekiroğlu'nun hayrete düşürecek, büyüleyecek tespitleri, cümleleri vardır. Lakin bazen de lafı çok dolandırdığını da düşünüyorum.
Yine de muhteşem bir kurgu. Dili döndüğünce yazan biri olarak söylüyorum, kaliteli bir işçilik.. Takdire şayan. Tavsiyemdir.
Orijinal Kutadgu Bilig i okuma listelerimize almadığımızdan, bu eser hakkında fikir sahibi olmamıza son derece yarayacak bir çalışma, kitap, olmuş.
İslam inancına, Türk geleneklerine, manevi değerlerimize ışık tutan, eğitici, anlaması kolay, pedagojik olarak üzerinde düşünülmüş bir kitap.
Mesela dikkatimi celp eden bir noktalardan biri birkaç farklı hikayede "misafire önce yemek ikram edip sonra başköşeye oturttu." ifadesine yer verilmesiydi. Ne kadar da biz gibi :)
Fakat bazı kısımları fazla soyut buldum. Bu soyutluk; soyut döneme geçen 12-18 yaş bireyleri için uygundur fakat kullanılan dil çocuklar anlayabilsin diye basitleştirilip masalsılaştırıldığından bu kez de bu yaş grubuna sıkıcı gelecektir.
Kütüphanemde bulunmayan fakat bulunmasını istediğim bir kitaptır. Bulundurmanızı ve çocuklarınıza okumanızı tavsiye ederim :))
Çocuklar İçin Kutadgu BiligErkan Göksu · Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları · 201924 okunma
Kitabın sayfaları ilerledikçe ön yargılarıyla burun buruna geliyor insan.
Okudukça şaşırıyorsunuz.
Birbirini seyreden zincirler ve zincirler...
Tarık Tufan ı özel kılan şey bizim göz ardı ettiğimiz ufacık detaylara, ufacık hüzünlere takılı kalıp şiirsel bir dille aktarmasıdır. "Düşerken" den bir bölüm aktarıyorum:
Çorbasına biraz tuz ve karabiber kattı, yavaş yaval karıştırmaya başladı. Tabağın yanına kaymış karnıyarığı düzgünce tabağın ortasına getirdi, bıçakla hafiften içini kurcaladı. Her hareketini o kadar özenle yapıyordu ki yemeği sanki o an kendisi pişirip hazırlamıştı. Dikkatimi ellerinin maharetinden alamıyordum. Öyle hünerli dokunuyordu ki tabağındakiler bu sayede değişmiş de artık aynı şeyi yemiyormuşuz gibi geldi. Mahareti sayesinde elleri daha çekici, daha zarif ve ince görünüyordu. (s. 168)
Ya da
Yeteri kadar sevilmemiş insanlar gibiydi;yeni tanıştıklarının çok sevmesi için özel bir gayret içine giriyordu. Yüzünden anladım, belli etmedim.(s.169)
Siz bir insana bakıp çok sevilmek istediğini anladınız mı hiç? Bir kadının ellerinde bir şiir dizesi görebildiniz mi? O görüyor işte.
Fakat... Tarık Tufan okumanın bir kötü yanı şudur kendi sıradan eylemlerine böyle nezaketle bakılan bir çift göz bulma arzusunun peyda olmasıdır.
Aşk ve nefret arasında çok ince bir çizgi vardır ya dostlar. Çok sevdiğim Tarık Tufan İn insanın yaralarının yerini bu kadar iyi bilmesi, bir yaraya böyle derinden kalem batırması artık canımı sıkıyor.
Ama hala çok seviyorum. ️
Kendi kaderini çokça merak ediyor insan. Hayatı boyunca yalnızlığını kendisiyle paylaşmış biri olarak kaderim için "ya harika bir insan hayatıma girecek ve o güne kadarki tüm yalnızlığımı, acımı unutacağım. Ya da bazı insanların kaderine gerçekten yalnızlık yazılıyor." diye düşünüyorum.
Kitabın benim için en unutulmaz kısmı Mücella nın çeyizi için hazırladığı bir örtünün kenarına baş harfini yani " M" yi işlemesi ama hayatına girecek kişi henüz belli olmadığından isminin baş harfinin yanına başka bir harf ekleyememesi. Ve aradan yıllar geçse bile hiç ekleyememiş olmasıydı.
Baş harfi Mücella ile aynı olan, kaderinin farklı olmasını temenni eden biri olarak çok etkileyici buldum.
Nazan Bekiroğlu'nun okuduğum ilk kitabıdır. Dilini beğendim.
Nacizane tavsiyemdir ️
Fransız İhtilaline tarih kitaplarındaki teorik bilgilerden sıyrılarak daha gerçekçi bakmamı sağladı. Derslerde konuyu işlerken sanki yaşananlar gerçek değil de hikaye ya da masalmış gibi hissediyordum. Bu bakımdan faydalı.
Fakat yabancı eserler okurken karakterleri birbirine karıştırırım her zaman. Bu yüzden yabancı eserleri pek okumam. (Bu zaafım yenmek için bir yabancı bir Türkçe eser okuyorum). Sanki karakterleri karıştırmama inat olsun diye her defasında aynı kişiden farklı isimlerle bahsediliyor kitapta . Biraz çorba oldu yani anlayacağınız :).
Öyle aman aman göklere çıkarılacak bir kitap değil.
Necip Fazıl Kısakürek'in şiirlerinin kulisi diyebilirim. Örneğin Zindandan Mehmet'e Mektup şiirinde "duvarda başlarda yağlı lekeler" dizesi geçer. Bunun ne anlama geldiğini uzun bir süre düşünmüştüm. Kitabı okuyunca anladım. Bunun gibi birçok şiirin, dizenin hikayesini anlamak mümkün.
11 yaşımda Necip Fazıl okumaya başladığım için dili bana ağır gelmez. Okudukça damağınızda Türkçe'nin enfes tadını hissedeceksiniz.
Bir başucu kıtabıdır benim için. Adamın koşarak girdiği şehir memleketimidir ayrıca. Çok popüler olan "Anna" şiirini de bu kitabın içinde bulabilirsiniz. Anna bu kitabın sonsözüdür., özetidir. Ne zaman kalbimi dünyaya kapatsam, ne zaman bir şeye çok esirgeyen ve çok bağışlayan adıyla başlamayı unutsam, banka reklamlarını Kur'an dan daha çok görmeye başlasam bu eserle kalbimin tozlarını alırım. Mutlaka ve MUTLAKA okumalısınız.
Sevgilerle
Hiçbir aşka Leyla olamayan fakat Züleyha olma şerefine nail olan bendeniz aşkımdan prangalar eskittiğim bir günde (31 ağustos 2017) YouTube dan "Seni seviyorum_Tarık Tufan_Kekeme çocuklar korosu" adındaki şiiri (metni) dinlemiştim. Kendimi buldum. Bu kitaptaki "Aşk arası" isimli metin. Tarık Tufan ı ilk kez bu vesile ile tanımıştım. Tarık Tufan a bu hikayeyi detaylarıyla anlatmak da nasip oldu çok şükür
"Aşk arası" demişti Tarık Tufan
"Aşk y'arası"ydı bizde kanayan..
Hemen bitmesin diye yavaş yavaş okumaya çalıştığım nadir kitaplardan. Fazla söze gerek yok. Kitabın kapağını kapatıp "Ne" diyorsunuz sadece. Bu kadar
7. sınıfta okumuştum. Ergenliğe adım atmaya başladığım yıllarda :). Kitap benim için önemliydi çünkü artık kalın kitaplar okumaya başlamıştım ve adı "aşk" tı. Artık çocuk değilim imajı :)).
Mevlana ve Şems hakkında kitaplar okumuştum daha önce. Fakat bu kitapla haklarında daha çok şey öğrenme fırsatım oldu. Ardından Mevlana ile ilgili daha çok kitap okumaya, araştırmalar yapmaya başladım. Karşıma çıkan ve Mevlana 'ya ait olan, bana kafayı yedirten ve kaderimin şekillenmeye başladığı cümle "Her şeyin çaresi vardır, gayrı ölümün de. O da ölmeden evvel ölmektir."
