Tolkien'ın Anısına / Yüzüklerin Efendisi ve Felsefe
“Neden ahlaklı olayım?” diye sorar Platon ve Tolkien cevap verir: “kendim olmak için”. “Nasıl bir hayat seçmeliyim?” “Yeteneklerimle uyum içinde olan bir yaşam.”
Tek Yüzük: Kendisini takanları görünmez kılma özelliğine sahiptir. Kendisini takan kişinin konumuna göre bir güç verir, ahlaksal
Platonist ateizmin birçok önemli sorunu vardır. Birincisi, her şeyden önce görüşün kendisi çok gariptir, zaman-mekân dışında merhamet, adalet, iyilik gibi normal şartlarda kişilere özgü özelliklerin var olduğu iddiasını anlamak gerçekten güçtür. Normal şartlarda ahlaki önermeler ve özellikler kişilerle alakalıdır, bir cisim, ya da fiziksel olgu merhametli olamaz. Merhametlilik, adil olmak, bilinçli varlıkların özelliğidir. Nitekim çoğu felsefeciye göre bu özelliklere sadece özgür iradeye sahip varlıklar sahip olabilir. Ancak eğer Platonist ateizm doğruysa, o zaman bu özellikler ve ahlaki yargılar zaman-mekân dışında oldukları için hiçbir varlık olmasaydı dahi var olmalıydılar. İyi ama bu nasıl olabilir? Merhametlilik özelliğinin hiçbir varlığın var olmadığı bir yerde var olduğu nasıl iddia edilebilir? Bu iddianın anlamı nedir? Bu sorulara cevap vermek mümkün gözükmemektedir. Dolayısı ile Platonist ateizm alılaki özellikleri temellendirme noktasında bir açıklama sunamamaktadır. Dolayısı ile böyle bir görüş kurmanın mümkün olup olmadığı bile bir soru işaretidir. Diğer taraftan teizmin Tanrısı bir zihne sahip, kişisel bir varlık olduğu için onun doğasına atıf yaparak merhamet, adalet gibi kavramları temellendirme benzeri bir sorunla karşılaşmaz.
Yazarı ilk defa Tarihi Sinop Cezaevi'ni gezerken, girişte bulunan bir tabela görmüştüm. Bu cezaevinde yatan ünlüler yazılıydı. İçlerinde Kerim Korcan da bulunmaktaydı. Hatta Tatar Ramazan'ın yazarının, kendisi olduğunu orada öğrendim. Derhal kitaplarını edindim. Önce Linç'i okudum sonra İdamlıklar'ı.
Bu kitapta cezaevinde yatan bazı suçluları
Merhamet su gibi nüfuz edici, hava gibi latiftir ve ipek gibi yumuşak incecik kökler kadar delicidir. Merhamet, kabaran öfkenin yanında zayıf gibi görünse de, su gibi, hava gibi, kökler gibi güçlüdür. Nasıl akıp gidiveren su buz olup genleştiğinde en katı metalleri dahi çatlatabiliyorsa; nasıl incecik kökler en sert kayaları bile yarıp içindeki hayat suyunu bulabiliyorsa, merhamet imana açılmaz denilen nice kapıyı açıp, teslim olmaz denilen nice kalbi teslim alabilir.
....
Ama biz onları yeneceğiz... Öfkemizle değil, merhametimizle yeneceğiz.
Gerçi doğrudur, merhamet güçtür.
Ama şu da doğrudur: Merhamet, güçtür!
"Kalbin, acı çekeni görmekten zevk alma eyleminin ötesinde, yapabileceği daha kötü, daha alçak bir eylem olmasa gerek."
Dikkat! Dikkat! Birazdan okuyacağınız inceleme hem somut hem de soyut olarak derin ve bayağı uzun olacaktır. Bunu bilerek okumaya başlamanız veya başlamadan burada bırakmanız sizin tercihiniz olacaktır. Müessesemiz
Ingmar Bergman'dan müthiş bir başyapıt! Ne zamandır erteleyip durduğum Persona'yı sonunda izledim ve uzun zamandır izlediğim en acayip, en beyin gıcıklayıcı film olduğunu söylemeliyim. Çekimler mükemmel, sembolik biçimler çarpıcı. Siyah beyaz olmasına rağmen hiç sırıtmaması gerçek sanatın ölümsüz olduğu savını destekliyor, 1966 yahu 52 yıl önce!
Kayıp Zamanın İzinde (Özel Kutulu, 2 Cilt Takım) (Ciltli)
Yazar : Marcel Proust
Yayınevi : Yapı Kredi Yayınları Çevirmen: Roza Hakmen
Yayın Tarihi 2016
ISBN 9789750818127
Baskı Sayısı 4. Baskı
Dil TÜRKÇE
Sayfa Sayısı : 3150
Sadece anlık oluşan bir dizi halinde var olmak, bir insan