Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam'ın astronomi ve anatomiye verdiği önem
Lâkin âlimlerin ileri gelenlerinden ve velilerin büyüklerinden olan araştırıcıların lideri, tetkikçilerin senedi Mevlana Seyyid Şerif (Allah'in rahmeti onun üzerine olsun) hazretleri: "Astronomi ilmi,göklerin ve yerin yaratılışını düşünenler için en büyük Sanatkâr olan Allah'ı tanımakta ne güzel yardımcıdır "buyurduğu için ve bütün ilimleri kendisinde toplayan,bitmeyen feyz kaynağı imam-ı Gazali (Allah'in rahmeti ona olsun) hazretleri: "Astronomi ve anatomi ilimlerini bilmeyen, Allah'ı tanımakta acze düşer," buyurup, anatomi ve astronomi bilginlerini duyurduğu için bir miktar âlemin astronomik yapısından ve bir miktar insan anatomisinden dahi yazılıp, açıklanmak münasip görülmüştür.
Boş midenin erdemi üzerine Mevlânâ'nın da durduğuna değinelim, o da, mideye lokma girerse, zihinden hikmet çıkar, diyordu Mesnevi'nin bir yerinde.
Sayfa 173 - İz Yayıncılık 2002 BaskısıKitabı okuyor
Reklam
Ben (kötü-iyi) İnsan mıyım ?
" Bu gün gördüğüm bir yazı üzerine" İnsanlar için insanlıktan çok kez hem utanıp hem özür diliyorum . Kimi kez de hem gıpta edip hem de çok teşekkür ediyorum. Hz Mevlana ne der: Her kap içindekini sızdırır. Bal kabı bal, balçık kabı da balçık ... Rahmetli Barış Manço da der ki Bir dünya ki, haklı haksız karışmış. *** Her insan görünüşte insandır . Eti ,kemiği, boyu, poşu, endamı, güzelliği ya da yakışıklılığı ile. Her insan görünen insan mıdır? Herkes aslında ademdir, yani eksik, kusurlu ve hatalıdır . Lakin , kendini bilen, haddini hududunu bilen , Kendi kusurunu görmede gündüz gibi, başkasının kusurunu görmede gece gibi olan hakiki "insan"lar vardır . Tüm hata ve eksilerine rağmen . İşte biz onlara gıpta eder ve onlara teşekkür ederiz biz insanlara (!) "insanlık" örneği oluşturduğu için . Ne mutlu kendisine , gıpta edilip kendisine teşekkür edilen bahtiyar insanlara . Anlayana ... Saygılarımla
Kemal Kartal
Kemal Kartal
Hz. Mevlânâ'nın temel vurgusu, insanın ilâhî kaynağına vurgudur. Bugün kutsallık dışı düşüncelerle insanın kutsallığını bozdular. İnsanın, doğanın bir büyüsü vardı, hepsini bozdular. Oysa o kapıda edeb erkân vardı, taşa bile tekme atılmazdı. Aile hayatında bir ince zevk âdâbı vardı. Bu zevk, hümanist felsefeyle terminolojik açıdan uyuşur gibi görünse de aslında tamamen zıttır. Hümanist felsefe, insan mebdeini inkâr edip, her şeyin insan eliyle yapılabileceği iddiasında ortaya çıkan bir akımdır. Gerçek insan, bu değildir. Nitekim bazı düşünürler, nihayetinde Húmanizmin insana, insan düşüncesine darbe vurduğu görüşünü savunmaktadırlar.
Hatırlarsınız, Kemal Derviş Türkiye ekonomisini düze çıkarsın diye anavatanına davet edildiğinde, önce verileri incelemek üzere çalışma odasına kapanmıştı. Birkaç gün sonra o odadan çıkıp ilk açıklamasını yaptı: “Beyler! Türkiye'nin sorunu ekonomikmiş gibi gözüküyor oysa psikolojik…..” derken neyi kastediyordu acaba? Gazete köşelerinde unutulup gitti bu söz. Psikofilozofik referanslarındaki tıkanma mı kastedilmişti? Ve o kastedilen sorunun çözümüne Mevlânâ'nın bir katkısı olamaz mıydı? Bilinmiş olsaydı, çözüme katkısı olacağından eminiz.
Yuvasına buğday tanesi taşıyan karınca, değerli bir yiyecek bulduğundan, hem gururlu, hem sevinçlidir. Yuvasına yaklaştıkça, sevinci büyür. Hiç değilse, insan düşüncesi, bunun böyle olduğuna, olacağına hükmeder. Ötede bir yerden, karıncanın bulunduğu yana doğru, şiddetli bir suyun akıp geldiğini düşününüz. Karıncanın gururu da, sevinci de, birden "beyhude"leşecektir. Besbelli ki su akıntısı, karıncayı da, taşıdığı buğday tanesini de, önüne katıp kim- bilir nerelere sürükeleyecek. Karınca, bırakın sevincini ve gururunu, varlığını tehdit eden bu olasılığı algılayabilir mi? Hayır. Ancak belaya uğradığı zaman işin farkına varacak, o zaman da iş işten geçmiş olacaktır. Oysa, algılama ve yargılama gücü çok daha yüksek olan bir insan, karıncanın bulunduğu yerdeki durumu çok daha geniş açıdan ve nesnel olarak görebilir. Einstein'ın ünlü örneğini de hatırlayabiliriz: Karınca iki boyutlu bir yaratıktır, onu yuvarlak bir topun üzerine koyarsanız, yürüyerek topu bitiremez, üçüncü boyutu algılayamadığı için bir "sonsuzluk" duygusu içinde kalır. Oysa üç boyutlu insan, karıncanın inatçı ama beyhude çabasının farkındadır. Onun, topun yuvarlak yüzeyi üzerinde dönüp durduğunu fark eder. Karınca örneği, anlatmak istediğime yarayacak mı? Pek iyi bilmiyorum. Mevlânâ, sanırım Mesnevi'de, şöyle bir laf etmiştir: Herkes kendi gücü ve emeği kadar nasib alır, eğer senin kabın az su alıyorsa deryanın günahı ne?
Reklam
435 syf.
9/10 puan verdi
·
54 günde okudu
Bu eserden önce Mustafa Âsım Köksal Hoca’nın Peygamberler Tarihi eserini okumuştum. Daha sonra okuduklarımın üzerine koymak ve pekiştirmek adına bir eser daha okumak istedim ve tavsiye üzerine bu seti aldım. İlk kitabı bitti ve Mevlânâ (k.s) hazretlerinin “Peygamber kıssalarını okudukça ten kafesi, can kuşuna dar gelmeye başlar..” sözüne bir kez daha hak verdim. Ayrıca Osman Hoca eseri tasavvufî neşve ile zenginleştirdiği için insan-ı kâmil olma yoluna baş koyanlara bu anlamda hangi Peygamberin hangi özelliği ön plana çıkıyor bundan bahsedilmiş ve sâliklere de yol gösterilmiş. Eser bu açıdan Peygamberler Tarihini, Tasavvufî bir solukla okumak isteyenler için yerinde bir tercih olacaktır..
Nebiler Silsilesi -1
Nebiler Silsilesi -1Osman Nuri Topbaş · Erkam Yayınları · 2014635 okunma
At idrarını yapmış;üzerine saman çöpü konmuş,üzerine de sinek oturmuş. Var mı benim gibi kaptan-ı derya diye geziyormuş.(Tasavvuf edebiyatı) … Göllenmiş at idrarında yüzen saman çöpüne konan sinek; idrar birikintisini derya, saman çöpünü gemi, kendini de kaptan-ı derya sanır. Hazreti Mevlana Dışa değil, içe baktığımız; kusurları değil, güzellikleri görmeye çalıştığımız haftalarımız olsun.
Üzülme, buralar da bir gün Müslüman olacaktır!
Sonradan Müslüman olan biri İngiliz, diğeri İsviçreli ve ikisi de eski isimlerini atarak Muhammed adını almış insanlardan söz etmiştim. Yeni doğmuş bir bebek gibi olan İslâmî safiyetlerinden, heyecanlarından, diriliklerinden anlatmıştım. Aralarında geçen bir konuşmayı nakletmek istiyorum. Kısaca şöyleydi: Konya’da, Mevlâna hazretlerini ziyaret ettikten sonra türbenin bahçesinde bir taşın üzerine oturmuş aralarında Türkçe konuşmaktadırlar. Müslümanların bütün dünyada düştükleri acıklı durumu dile getirmektedirler. Etraflarına bakmakta ve bozulmanın vardığı boyutları görerek üzülmekte ve dertleşmekteler. Nihayet biri ötekinin omuzuna elini atarak teselli dolu bir sesle: -Üzülme dostum, demiştir, üzülme, inşâAllah buralar da bir gün Müslüman olacaktır.
03 Haziran 1972: Türkçüler Derneği Kurultayı MHP ile İlişkiler Kopuyor Türkçüler Derneği ile MHP arasındaki ilişki, 03 Haziran 1972 Cumartesi günü yapılan Türkçüler Derneği Kurultayı'nda kopmuştur. Kurultayda Muzaffer Eriş başkan, Orhan Tuncer ikinci başkan, Abdülhalûk Çay genel yazman, Erdoğan Saruhanlıoğlu genel yazman seçilmişlerdir.
Reklam
1966: Yazılar-Kitaplar-Olaylar: Atsız, Nejdet Sançar ve Türkçüler CKMP'yi destekliyorlardı ama Ötüken'in Kasım 1965 sayısından itibaren CKMP ve Türkeş hakkında bir suskunluk vardı. CKMP hakkındaki son haber, seçimlerden hemen sonraki 20 Ekim 1965 tarihli nüshada çıktı. Diğer partilerin farklı kesimlerden oy aldığı, "Türkeş'in
Ümitsiz değilim, günahkâr olsamda ..
Fıtratında göç yazmadığı halde göçe kalkışan gafil bir kuşsun, o kadar. Beyaz mermer şehrin kalbindeki kan lekesi üzerine düşen kül rengi küçük kuş kadar yol yorgunusun. Hiçbir şehre dokunmaya kalkışmayacak ve hiçbir şehrin sana dokunmasına izin vermeyecek kadar yorgunsun. Her defasında yanılacak, kırılırcasına dövülen kapıyı duymayacak, yanından geçip giden ezel tanışını tanımayacak, omuzlarından tutup sarsanı yalanlayacak kadar; Mevlana'yı işitmeyecek denli. "Benim ben," dendiğinde "sen değilsin sen," diyecek denli.
Sayfa 18 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrîzî'ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde, talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç suâl sormak
Peygamber -selam üzerine olsun- buyurur: “Allah, duada ısrar edenleri sever.” Çünkü kişinin yüce Hak’tan istemiş olması ve O’na yakarışı, O’ndan istediği şeyden daha yeğdir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.