Vaazlarında, özel konuşmalarında, yazılarında daima şu telkini yapmıştır: 'Beraberce yaşadığınız Türk milletinin bir ferdi olduğunuzu kabul ediniz. Dinlerimiz ayrı olabilir ama hepimiz Türk'üz. Rahat, kaygusuz, mutlu bir vatandaş olarak yaşamanın temel şartı nufüs kağıtlarımızdaki tabiyet hanesinin icaplarını yerine getirmektir.' Eftim politikanın getireceği acılara göğüs gerecek kadar imanlı ve hakikat güneşinin doğuşunu bekleyecek kadar sabırlı idi. Elinden kiliseleri alındı, ses çıkarmadı. Reisicumhurların Fener Patriğini kucaklamalarını gördü, aldırmadı. Hastaneleri başka ellere devredildi, itiraz etmedi. Türk Ortodoksları için özel mezarlık istedi, redle karşılandı, ümidini yitirmedi. Vakıf kaynakları Fener Patrikhanesi'nin emrine aktarıldı, boyun eğdi. Patrikler lüks arabalarda haşmet ve debdebe ile dolaşırlarken o yarım ayakkabı ile azınlıkları tek tek dolaşmaya, onları Türklük yolunda uyarmaya çalıştı ve kilisede reform yaparak ilk defa Türkçe ayin yapan din adamı olma şerefini kazandi. Ve seneler geçti, hadiseler Papa Eftim'in ne kadar hakli olduğunu ortaya koydu. Kıbrıs davası ortaya çıktı, Fener Patrikhanesi bir ölüm sükununa bürünürken, milli davamızda Makarios'a karşı çıkan ilk din adamı gene Papa Eftim oldu.
Papa Eftim'in vefatı Türk basınında geniş çapta yer bulur. 19 Mart 1968 tarihli Milliyet gazetesi Papa Eftim'in ölümü ile ilgili bir yazısında bu büyük dava adamından şöyle bahseder:
"Yanık yüzlü, temiz yürekli, kadife bakışlı bu Orta Anadolu çocuğu Ortodoks olarak doğmuştu. Büyük din cereyanlarının çatıştığı Küçük Asya'da
Geçtiğimiz haftalarda prömiyerini Netflix'te yapan Üç Cisim Problemi, kısa sürede en çok dikkat çeken bilimkurgu dizisi olmayı başardı. VR gözlükleri, nanomateryal teknolojisi, kuantum fiziği, proton çekirdeğinden geliştirilen casus sophon'lar derken konu bir hayli derinleşti ve nitelikli izleyicileri içine çekmeyi başardı. Bense, her
Sonra..
Herşey sustu,
Herkes sustu,
Ses sonsuzluğa kaldı...
Sonra mı ?
Sonra
Gömdük ne varsa içimize.
Anlaşılmasın diye de çiçekler ektik üzerine.
Altı mezarlık,
Üstü bağ bahçe.
(Alıntı)
Kafamın içi terk edilmiş bir balo salonundan farksızdı.
Yitip gitmiş ruhların çığlıkları ve hayalleri içimi sarmış gibiydi.
Ölmekten korkum yoktu ama burada ölmekten korkuyordum.
Burası hayallerimdeki ölüm yeri değildi, burası hayal ettiğim mezarlık değildi.
Çok yakın bir zamana kadar her ne kadar aksini düşünsem de tam şu an biliyordum ki kaybolmuş, bir daha bulunamamış ve silinip gitmiş biri olarak ölmek istemiyordum. Yerim insanların ayaklarıın altı değildi.
Ben unutulacak bir ruh değildim.
- Balayındayız sonuçta. Onca yer varken niye mezarlığa gelmek istedin ki? Âlemsin gerçekten.
+ Parkın ortasında mezarlık olması hoşuma gidiyor. Dağın başına gömülmüyorsun, küllerin denize saçılmıyor. Evinin yakınında oluyorsun. Ölümü önemsiz gösteriyor.
🎬 Queen Of Tears 🍿 ✨
Büyük şehir İstanbul’un, Bursa’nın ve diğerlerinin mahallelerindeki irili ufaklı mezarlık alanları, yeşillikler, servilerle doludur. Ölüm yaşayanları ürpertmez, yaşayan kenti güzelleştirir.