"Are you lost
Are you lonely
Are you missing your one and only
Started to write the end of your story
Are you alive
Are you breathing
Have you lost all the feeling
In your fingers and toes, body and soul
Nothing seems to be working
When it all falls down
When it all falls down
We just gotta get back, get back, get back to the moment
Get back, get back, get back to the moment
Get back, get back, get back to the moment
Where it all began
Where it all began"
youtu.be/cmmG1jw7lyI?si=...
Beyinlerimiz kendi önyargılarından ve uydurmalarından öyle bir gerçeklik hikayesi yazar, boşlukları o kadar çabuk ve pürüzsüz doldurur ki eksik bir şeylerin olduğunun farkına bile varamayız. Örneğin, "San Francisco'daki üniversiteye mi gideyim, Seattle'dakine mi?" diye arada kaldığınızda beyniniz hemen, bu iki ihtimalin doğuracağı deneyimlerle ilgili zihinsel imgeler türetmeye girişir. Ve bu esnada gözünüzün önünde California'nın güneşli ve mutlu sahilleri öyle kanlı canlı belirir ki hava sıcaklığının, gelecekteki iyiliğinizi belirleyen tek faktör olamayacağını aklınıza dahi getiremezsiniz.
Our brains write such a story of reality from their own prejudices and fabrications, filling in the gaps so quickly and smoothly that we do not even realise that something is missing. For example, when you are torn between "Should I go to university in San Francisco or Seattle?", your brain immediately starts to derive mental images of the experiences that these two possibilities will lead to. And in the meantime, the sunny and happy beaches of California appear so vividly in your mind's eye that you cannot even imagine that the temperature might not be the only factor determining your future well-being.
Birkaç gece öncesinde Meta’nın yeni uygulaması Threads adlı uygulamayı piyasaya sürmesi üzerine biraz bu konuda düşündüm.Bu kadar sosyal platformun olması iyi bir şey mi?Bu uygulamaların içi ne kadar dolu?Bence asıl amaç bu uygulamada ünlülerin pr yapması ve yeni akımları daha çabuk topluma entegre etmek.Reels ya da shorts saçmalıkları tamamen insanların dikkat süresini azaltamaya programlanmış,neye baktığını bilmeden saatlerini alan 5-10sn’lik videolar.Öyle ki neye baktığını bile bilmiyorsun.Bildirim gelmediği halde sürekli ekrana bakma konusunda uyarılıyorsun.Sanırım bi sonraki kuşaklara kalıcak bir dürtü olacak bu🫨.Ayrıca bu kadar app olması insanlarda fomo(fear of missing out)yani olan biteni kaçırıyorum korkusu yaratıyor.Diğer akışta ne dönüyor acaba ve ben kaçırıyor muyum?Anlayamıyoruz ki aslında zamanımızı çaldırıyoruz.Sahip olduğumuz en değerli şeyi 10 dakika sonra bile hatırlamadığımız şeylere harcıyoruz.İlginç bir kumar oynuyoruz ve kazanan hep kasa oluyor.Umarım biz insanlar bir şeylerin farkına varıp kontrollü bir şekilde kullanmaya başlarız yoksa şahsi düşüncem masadan her şeyi kaybedip kalkacağımız yönünde..
Sometimes you don’t realize what you’re missing until you see it right in front of you.
Bazen tam önününde görene kadar neyi kaçırdığını fark edemezsin.
At last I have what I wanted. Am I happy? Not really. But what's missing?My soul no longer has that piquant activity conferred by desire. ... Oh, we shouldn't delude ourselves-pleasure isn't in the fulfillment, but in the pursuit.
Irkçılık ve adaletle ilgili çok güzel bir roman Kuru Beyaz Bir Mevsim. 1970’lerin sonunda, Güney Afrika’da, isimsiz anlatıcının, aslında çok da samimi olmadığı eski bir tanıdığının, ölümünden sonra bazı not defterleri ve dökümanlarını kendisine bırakmasıyla açılıyor roman. Bu not defterleri aracılığıyla da, kendi halinde, ailesiyle beraber sıradan
'Throw me to the wolves I will return leading the pack, or I will return with a few missing limbs.'
¢---⋆69
'Beni kurtların önüne atın, sürünün lideri olarak döneceğim, yoksa birkaç uzvum eksik olarak döneceğim.'
"I feel completely paralysed, away from you; I’m not hungry; I can’t sleep; can’t read; can’t think. I’ll be all right, but not by recovering from missing you; only by learning, and it must take a good deal of learning, how to live with this huge whistling hole in my guts and heart."
- Sylvia Plath
Sürekli olarak sosyal medya hesabımızı kontrol etme ve kullanma arzusunun altında yatan neden ‘gelişmeleri kaçırma korkusu,’ (fear of missing out, FoMo) olarak adlandırılmaktadır. Bu durum kişinin, sosyal medya platformunda aktif değilken diğerlerinin ödüllendirici deneyimler yaşıyor olabileceğinden ve onun bunu kaçırıyor olabileceğinden dolayı duyduğu kaygı olarak tanımlanmaktadır.
Yılmaz Güney'in senaryosunu hapishanede yazdığı ve onun verdiği direktifler ışığında Şerif Gören'in yönettiği Yol, 1982 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülünü Costa Gavras'ın Kayıp (Missing) filmiyle paylaştı. Yapıldığı dönemde, Türkiye'deki darbe sonrası siyasi baskı koşullarında ülkeye sokulması ve gösterimi yasaklanan Yol, on yedi yıl aradan sonra ilk kez 9 Şubat 1999'da İstanbul'da sinema salonlarında gösterime girdi