Şu iki basit ilkeyi unutmamak gerekir:
1. Herkes başarılı olmak zorunda değildir. İnsanların başarmamayı seçme hakkı da vardır.
2. İnsan başarılı olur, başarılı yapılamaz ! Eğer isterse herkes kendini daha başarılı yapabilir ama kimse kimseyi zorla başarılı yapamaz.
İhtiyaç sahibi olan, haksızlığa uğrayan yahut gidişatımız konusunda bizde eksiklik gören kimse olursa durumu bize bildirsin. Zira ben de sizden biriyim.
Otelin hazırlık döneminin başlangıcı olarak belirledikleri günden bu yana
bir buçuk ay geçmişti. O zamandan beri de Serhat’la arkadaş olmuşlardı.
Ama Serhat Kuran kursundan yetişmiş, beş vakit namazında ve aklını din
konularıyla bozmuş biriydi, iyi çocuktu ama bu dünyaya sadece
neyin günah, neyin günah olmadığını anlamak için gelmiş
Beyaz Gemi'nin beni etkilemesinin nedeni bir çocuğun gözünden onun hayallerine tanık olmamızı sağlamasıdır. Kendi dünyasını, kendi düşüncelerini okuyoruz. Ama Tanrısal anlatım ile. Keşke Kahraman anlatıcıyla anlatılsaydı o zaman daha çok etkisi olurdu. Fakat bu anlatım şekli romanın konusunu o kadar etkilememiştir. Bu sadece benim
Beyaz Gemi ...
Mümin Dede , sen iyi bir adamdın. O kadar iyi bir adamdın ki , herkesin yardımına sen koşardın. Birinin cenazesi mi kalkacak, sen orada olurdun ya da biri mi evleniyor, hemen yardıma giderdin. Çok iyi adamdın ama, kimse sana saygı göstermezdi. Çünkü senin iyiliğin çok pasif kalmıştı. Kötülüğe karşı koyamadın bir türlü, Maral Ana'yı , doğayı korumadın! İstedin ama olmadı.
Küçük çocuk, sen çok küçüktün ama, aslında çok büyük bir yüreğin vardı. Sen o küçük halinle, zorbalığa, kötülüğe karşı geldin. Sen bir öksüzdün. Mümin Deden seni çok sevdi, ama çok sevmek yetmedi... Sen o beyaz gemiye ulaştın mı bilemem ama ben senin o büyük kalbine ulaştım bu kitapla...
ve ben hala inanıyorum iyiliğin her zaman galip geldiğine, belki kötüler hep kazanıyor görünse de.
Gelecek hepimize iyi gelecek inanıyorum çocuk...
Bu kitabı geçen yıl okumuştum ama hala etkisinden kurtulamadım... Hedefim tüm Aytmatov kitaplarını okumak...
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870,1bin okunma
Arkadaşlar, laikçilerin bal gibi bildiği fakat dincilerin ( belki de birilerine şirin görünmek kaygısıyla) itiraf edemediği bir şeyi dürüstçe konuşalım: İslam egemenlik ister. Bir mümin, bulunduğu coğrafyada, kendine yaşam hakkı verilmiş olmasıyla yetinmez. Mümin, o coğrafyaya hâkim olur ve diger unsurlara ( mümin, münafık, müşrik, fasık, mürted vb) Allahın hükümleriyle hükmeder. Adaletle hükmeder. Laikler 'isteyen başını örtüsün, isteyen açık saçık giyinsin ve kimse kimseye karışmasın' diyorlarsa bunu anlayabilirim. Fakat bir İslamcı böyle söylerse, ya dini bilmiyor ya takiyye yapıyor demektir.