ben bütün zamanımı ve bütün zamanımın bin katını ve mümkünse dünyadaki bütün zamanı senin için ayırmak istiyorum, seni düşünmek için, sende nefes almak için
- Bir gazeteci öldürmek istiyorum, dedi. Hem de acilen. Ya da bir yazar. Ya da bir filozof. Önemli değil. Tek aradığım özellik hayat hakkında düşünceleri olması ve bir de utanmadan başkalarıyla paylaşmak istemesi. Anlıyor musun Zargana ? Felaket bir şey bu! Hayat hakkındaki düşüncelerini başkalarına anlatmak. Onların senin anlattıklarından dersler çıkarmalarını beklemek, farklı olduğunu diğerlerine kanıtlamak için konuşmak, yazmak. Utanç verici! Bir an önce bir gazeteci öldürmeliyim. Mümkünse büyük bir gazetenin kültür sayfasından birini. Siyaset de olabilir. Görüşlerini satan herkesi kurşuna dizmek istiyorum. Bir şair de olabilir. Evet, bir şair de güzel bir ses çıkarabilir ölürken. Bilmiyorum dostum, ama öncelik bir gazeteciye ait...
Ya Ayşegül. Ben seni koklamak... Mümkünse koklaya koklaya bitirmek istiyorum. Bi insan bu kadar güzel kokmamalı. Haksızlık, yemin ediyorum. Çiçek olsam utancımdan solarım ya...
Şurada —beynini gösteriyordu— bir şey var, bir şey duyuyorum ama rüyalarda tutulamayan şekiller gibi parmaklarımın arasından kaçıyor. Bilir misin, nasıl bir şey? Bak şu semaya, ne görüyorsun, mailiklerden oluşmuş bir deniz... Gözlerinle onun içine girmeye çalış; o mailikleri yırtmak için uğraş, ne görüyorsun? Mai... Daima mai... Değil mi? Sonra, bak ayağımızın altındaki toprağa, ne buluyorsun? Donmuş, simsiyah bir renk... Of! O siyah tabakaları parçalayarak içeriye bak; in, in, in, ne kadar inebilmek mümkünse o kadar in; ne buluyorsun? O siyahlıklar içinde ne buluyorsun? Siyah... Daima siyah değil mi? İşte böyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mai ve daima mai; aşağı bakılsa siyah, daima siyah... Bir şey ki mai ve siyah olsun.
İnsan kendi kendinin aynası olabilir mi, diye düşünüyorum. Eğer bu mümkünse, insan kendi kendinin dışına çıkma imkânına sahip demektir. Ben şimdi bunu deniyorum. Kendi kendimden kaçıp kaçamayacağımı denemek istiyorum. Bunun için geziyorum."
Ve ben bütün zamanımı ve bütün zamanımın bin katını ve mümkünse dünyadaki bütün zamanı senin için ayırmak istiyorum, seni düşünmek için, sende nefes almak için…
Parmağını çenesine uzatarak, düşünürmüş gibi yapıp bana baktı. Göz kırparak "Buldum!" dedi sevinçle. "Mesela saatlerce oturmak istiyorum seninle. Daha sessiz ve ıssız bir yerde mümkünse. Ve sadece gözlerine bakmak istiyorum. Ben ormanlardan ürkerim ancak senin orman yeşili gözlerinde kaybolmaya bile razıyım."
E-Titreşimli Diğerleri
Ruhsal Güvenin Gülümseyişi, 013, Edmonton, Kanada
Soru:
Ben bu ruhsal enerjiyi bilinçli olarak barındırmasam bile, sırf onu barındırmak yeterli midir?
Grup:
Bazılarınız bu enerjiyi bilinçli olarak yazıya aktaracaksı nız. Bazılarınız konuşmalar yapacak, kitaplar yazacak, dersler vereceksiniz. Bazılarınız da sadece enerjiyi
bak şu semaya, ne görüyorsun, mailiklerden meydana gelmiş bir derya… gözlerinle onun içine girmeye çalış, o mailikleri yırtmak için uğraş, ne görüyorsun? mai… daima mai… değil mi? sonra, bak ayağımızın altındaki toprağa, ne buluyorsun? donmuş, simsiyah bir renk… of! o siyah tabakaları parçalayarak içeriye bak, in, ne kadar inebilmek mümkünse o kadar in, ne buluyorsun? o siyahlar içinde ne buluyorsun? siyah… daima siyah değil mi? işte öyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mai ve daima mai, aşağıya bakılsa siyah daima siyah…
"Resim yapışınıza yardım etmek istiyorum."
"Bunun için sana müteşekkirim ancak nasıl yardım edeceksin ki?"
"Elbette ruhsal anlamda."
"Anladım" dedim. Fakat ruhsal anlamda bana nasıl yardım edeceğine dair aklımda bir şey belirmemişti.
"Mümkünse, içinize girmek istiyorum. Beni çizdiğiniz sırada sizin içinize. Öyle yaptığımda ben kendimi daha derin şekilde anlayabilirim belki. Bunu yapınca siz de beni daha iyi bir şekilde anlayabilirsiniz belki" dedi.