"Müştak' çığım, sen benim inanç ve düşüncelerimi okuduğum kitaplardan çıkarmaya kalkarsan, daha en az yüz inanca bağlayabilirsin beni, komünist de yaparsın, faşist de, isevi de yaparsın, musevi de"
Açgözlülük, sanayi devrimi, serbest girişimcilik sistemi ve varlıklı kesimin devlet adamlarını satın alarak yaptıkları yolsuzluk on dokuzuncu yüzyıl kapitalizminin yarattığı olumsuzlukları açıklamak için yeterlidir. Etnik merkezcilik, yabancı düşmanlığı, toplumsal hiyerarşiler, Almanya’da uzun bir tarihi olan Musevi düşmanlığı, Versay Antlaşması, Alman çocuk yetiştirme uygulamaları, enflasyon ve Büyük Buhran, Hitler’in nasıl başa geçtiğini açıklamak için yeterlidir.
Tayyip'in ödülü almasını Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, devlet bakanı Ali Babacan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül izliyordu. Tayyip, ödül alırken şöyle döktürüyordu:
"Musevi düşmanlığı utanç verici bir akıl hastalığının tezahürüdür, katliamla sonuçlanan bir sapkınlıktır, sapıklıktır... Soykırım, etnik temizlik, ırkçılık, İslâm düşmanlığı, Hıristiyan düşmanlığı, yabancı düşmanlığı ve terörizm geçmişten bu güne kadar devam edegelen aynı kötülüğün farklıyüzleridir... Başkadinlere hoşgörü göstermek bize Peygamberimizin mirasıdır.... Musevi düşmanlığının Türkiye'de yeri yok...
21.01.2004 tarihli Hürriyet Gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Amerika ziyaretinin ilk ayağı olan New York'ta Amerikan Musevi Komitesi tarafından “ Cesaret Ödülü" verileceğini duyuruyor ve şöyle diyordu:
"Kısa adı 'AJC' olan Amerikan Musevi Komitesi bu amaçla Erdoğan şerefine HSBC bankasında bir yemek düzenleyecek. Ödülün bu yemek sırasında Başbakan'a takdim edileceği bildirildi. Erdoğan ve beraberindeki heyeti getirecek özel uçağın 25 Ocak Pazar akşamı New York'a varması bekleniyor.
Yahudi geleneğinde kutsal olan Musa şeriatı, dışarıdan zorla empoze edilen, belirsiz nedenlere dayanan, travmatik bir pratikmiş gibi deneyimlenir -kısaca, 'yasayı kuran' imkansız/Gerçek Şey'dir. Bu dinsel-ideolojik soruşturmanın tartışmasız en esaslı sahnesi -Sina Dağı'nda On Emir'in dile getirilmesi- kendini-bilme ve kendini-gerçekleştirme yolunda 'organik bir biçimde' ortaya çıkan şeyin tam tersidir: On Emir'in dile getirilişi özünde etik şiddettir. Yani Musevi-Hristiyan geleneği, Yeni Çağ'ın ruhani bilgiye ulaşma sorunsalı olan kendini-gerçekleştirme ya da kendini-tamamlamayla tamamen bir karşıtlık içerisindedir: Tevrat, komşunuzu sevmeniz ve ona saygılı olmanızı emrederken gönderme yaptığı nokta, sizin imgesel görünüşünüz/kopyanız değil, travmatik bir şey olarak komşudur. Benim için Başka/Komşu olanı tamamıyla benim aynadakı yansımama ya da kendimi gerçekleştirme yolumda bir araca indirgeyen (etrafımdaki diğer insanların, kişiliğimin inkar ettiğim farklı özelliklerini yansıtan dışavurumlara indirgendiği Jungcu psikolojide olduğu gibi) Yeni Çağ tutumunun aksine Musevilikte komşu beni histerikleştiren, durağan, anlaşılamaz, bilinemez bir varlıktır.
Sayfa 708 - Günümüzde Tahakkümün Yapısı: Lacancı Bir Bakış, Slavoj ZizekKitabı okuyor
Hilmi Ziya Ülken, her çağdaki kötülerin o çağ için Yecuc Mecuc
olduğunu söyleyecektir. Bilirsiniz Frenkler bu Yecuc ve Mecuc'a
"Gog ve Magog" derler. Bunların kaynağı da Tevrat'a değin uzanır.
Dört büyük Yahudi yalvacından biri olan Ezechiel İ.Ö. altıncı yüzyılda
Magog ülkesinin kralına Gog adını takmıştır. Nedir, Magog,
Musevi peygamberin düşünde yarattığı bir memlekettir.
Lafın içinde kalmak gerekirse, kötülük ülkeleri olsun, kötülüğe
tapan turşu suratlılar olsun, yeryüzünden hiç eksilmemişlerdir.
Çünkü insanoğlu palamut balığı gibi türlü ağırlıktadır.
Yine bazı Türkçülerde Türklüğün 1000 yıllık varlık nedeni olan manevi yanı olan Din yani İslam'dan arınmış Türklüğü savunurlar. Hatta şamanizme dönenler ve dönülmeli diyenler yanında Budist, Hristiyan, Musevi Türklerle birlikte bir Türklük düşünmektedirler. Bu algılamanın sosyolojik ve tarihi gerçeklerle bağdaşmadığı, bağdaşmayacağı açıktır. Zira bir milletin ya da ulusun oluşumu için ve devam edebilmesi için gerekli olan unsurlar dünyanın her yerinde ve her toplum yapısında açıktır.