Ulus egemenliği anlayışı, imparatorluktan cumhuriyete, ümmetten ulusa, tebaadan vatandaşa geçen süreçte bir tür manivela görevi görmüştür. Ancak Ahmet Yıldız’ın da ifade ettiği gibi, ferdin devlet karşısındaki konumlandırılması ve haklarının korunması bağlamında, halkın eğitilmesi gerekliliği üzerine kurulu, müdahaleye açık, etno-politik bir ulus
Sayfa 144Kitabı okudu
İslamiyet Sonrası Türk Harfleri ve Dil
“Yeni Türk Harflerinin kısa sürede öğrenilmesinde Atatürk’ün rolü büyüktür. Ancak eklemek gerekir ki dönemin aydınları, uzun yıllar bu konuyu tartışmış; gazete ve dergilerde makaleler yazarak bu meseleyi belli bir olgunluğa ulaştırmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, bu gelişmeleri ilgiyle takip etmiştir. İşin içinde resmîyet, devlet gücü de söz konusu olduğu için iş çok daha verimli gelişmiştir. (...) Üç ay boyunca açılan ‘halk mektepleri’nde toplumun büyük bir bölümü okuma yazmayı öğrenmiştir. Düzenlenen konferanslarla Yeni Türk Harflerinin sağladığı kolaylıklar anlatılmıştır.”
Sayfa 86 - Türk Dil Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Turanizm politikasını kendi arzumuzla takip etmek istemedik. Çünkü maddi ma­nevi bütün kuvvet ve kudretimizi, belirlenmiş olan vatanımız dahilinde tecelli ettir­ meyi arzu ettik. Bu sınırın haricinde dağınık bir surette zaafa uğramaktan kaçındık.Yabancıların en çok korktukları, fevkalade ürktükleri İslamiyet siyasetinin dahi alenen ifadesinden mümkün olduğu kadar kaçınmaya kendimizi mecbur gördük. Fa­kat maddi ve manevi kuvvetler karşısında bütün cihan ve Hıristiyan siyasetinin en şid­detli hırslarla Haçlı muharebesi yapmasına karşı sınır haricinde bize yardımcı olacak, birer dayanak noktası teşkil edecek kuvvetleri düşünmek mecburiyeti de pek tabii idi.
Buchner, Hıristiyanlığın evrensel bir inanç sistemi niteliği taşımadığını, İslâmiyetin ise ancak göçebe ve yarı göçebelere uygun bir din olduğunu, Müslümanlığın kabülü sonrasında, Arap medeniyetinin ciddi bir gerilemeye girdiğini ileri sürmüştür. Bu iddia, Mustafa Kemal'in seküler Türkçü tarih yaklaşımı çerçevesinde ulaştığı, Türklerin İslâmiyeti kabül sonrasında medeniyet açısından düşüş yaşadıkları tezini desteklemektedir. Büchner'e göre, tek tanrılı olma paydasında birleşen İslâmiyet ve Hıristiyanlık, bilim ve uygarlığa yönelik olarak benzer bir hoşgörüsüzlüğe sahip olup, bu anlamda, paganizmden geriye gidişi temsil etmektedir. Alman materyalist buradan yola çıkarak, deneysel bilimin mevcut tek tanrılı dinlerin yerini almasının gerekliliğini dile getirmiştir. Belirttiğimiz gibi, kitaba düşülen notların bir bölümü, kütüphanedeki kopyanın Mustafa Kemal öncesinde bir diğer okuyucu tarafından gözden geçirildiğini düşündürmektedir. Buna karşılık, seçilen bölümler, onun tarzı ile işaredenmiştir. Bunun yanı sıra kendisinin diğer kitaplarda ilgi gösterdiği konuların, örneğin Hunlara yapılan atıfların altının çizilmiş olması, bunların onun elinden çıktığı tezini desteklemektedir.“ 66
Sayfa 136Kitabı okudu
Türkler, İslamiyet'i kabul etmeden önce ve sonra Avrupa'nın içerisine girmişler, saldırılar ve istilalar yapmışlardır. Fakat, saldırıya karşılık olarak da bir saldırının yapılacağını düşünmek gerekir. Karşı saldırı olasılığını düşünmeden ve buna karşı önlem almadan hareket edenlerin sonu, yenilmek ve bozguna uğramaktır; yok olmaktır.
Sivil Batıcı eğitimin genelleşmesi, mektebin, kitabın ve gazetenin etkisi altında aynı ilkeleri paylaşan bir kamuoyunun ortaya çıkması, Batılı zihniyette bir seçkin sınıfın oluşması, Mustafa Kemâl kuşağını ve onun düşüncelerini anlamak bakımından önemlidir..
Sayfa 147 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
162 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.