Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
...Atatürk daima ısrarla belirtmiştir ki, tam manasıyla bir Batılı millet olmak Türk milletinin benliğini kaybetmesi değil, o benliği bütün temel değerleriyle ortaya çıkarması ve sonsuz bir gelişme yoluna koyması demektir. Buna göre Batılı millet olmak, rasyonel düşünmek ve hareket etmek, ilim zihniyeti sayesinde sonsuz bir yaratma ve yenileşme
Kurt Ziemke (Almanya)
Mustafa Kemal'in eşsizliği, Türkiye'nin özel durumunu doğ­ru anlayıp onu kurtarmak için işe başlamasıdır. Bu sırada yurdu, yenilginin büyüklüğünü bile düşünmeden kurtarıp, kaçınılmaz kurbanlarını vermeye karar verdi. Onun çabası, yenilgiyi yeniden bir utkuya çevirmek ya da savaşa başlamakla "Sonucu olmayan" bir amaca varmak değildi; O, bunu elde edemeyece­ğini biliyordu, bugün de gene, bunu elde etmediğini bilir. Onun istediği, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması pahasına da olsa, Türk milletinin dayanabileceği, özgürlük ve bağımsızlık için gelişmeye yeter ölçüde toprak bırakan, haklı bir barıştı. Kemal için sözkonusu olan Padişahlık ve Halifelik, İslamiyet ve Osmanlı İmparatorluğu değil, yalnız ve yalnız Türklerin bağımsızlığı idi.
Reklam
İslamiyet, halife-sultan çevresinde bütün müslümanları toplamayı başaramamıştı. Eğer tarih incelenirse farkedilecektir ki, İslamiyet hiçbir zaman kuvvetli bir bütünleştirici olamamıştır. Muhtemelen bu hareketin arkasındaki gerçek dürtü, Mustafa Kemal'in, İslamiyet'in Osmanlı İmparatorluğunun geriliğinin en önde gelen sebeplerinden biri olduğu yolundaki inancıydı.
Müslüman dünyasında sömürgeleşme süreciydi. Kültür köklerinin kesilmesi, insanlarda zihin karışıklığı ve yitmişlik duygusu yarattı. Kimi Müslüman yenilikçiler, İslamiyet'e zorunlu olarak küçük bir rol biçerek ilerleme davasını hızlandırmaya uğraştılar. Sonuçları hiç de umdukları gibi olmadı. Osmanlı İmparatorluğu'nun 1917'de yenilmesinden sonra ortaya çıkan Türkiye'nin yeni ulus devletinde, daha sonra Kemal Atatürk denilen Mustafa Kemal (1881-1938), ül­ kesini Batılı bir ulus haline getirmeye çalıştı: Dini yalnızca kişisel bir konu haline getirip İslamiyet'in devletle olan ilgisini kesti. Sufi tarikatlar dağıtıldı ve yeraltına saklandılar; medreseler kapatıldı ve ulemanın resmi eğitimine son verildi
Mustafa Kemal'e göre İslam dini, her şeyden önce akla, mantığa dayanan tabii bir dindir. Onun içindir ki, insanlık için son din olmuştur.( 1922 ve 1923'teki beyanları) Ona göre gerçek İslamiyet, dine sonradan bulaşmış batıl inançlardan, hurafelerden arınmalıdır.( 1923 Martındaki beyanı)
Atatürk'e göre İslam dini
Mustafa Kemal'e göre İslam dini, her şeyden önce akla, mantığa dayanan tabii bir dindir. Onun içindir ki, insanlık için son din olmuştur (1922 ve 1923'teki beyanları) Ona göre gerçek İslamiyet, dine sonradan bulaşmış batıl inançlardan, hurafelerden arınmalıdır (1923 Martındaki beyanı). Hükümdarlar "akvamın cehlinden ve taassubundan istifade ederek, bin bir siyasi ve şahsi maksad ve menfaat temini için dini alet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde" bulunmuşlardır. İslamiyet'te, mümin ile Tanrı arasında aracı bir ruhhan sınıfı yoktur. Din ve ibadet kişinin bir vicdan işidir.
Reklam
Padişah, devamlı şöyle diyordu: "Efendi hazretleri, vaziyet belli; ben vatanımı kurtarmak istiyorum; ne pahasına olursa olsun, vatanımın kurtulmasını istiyorum. Efendi hazretleri, anlaşılıyor ki siz, saltanatımın tehlikeye düşeceğinden korkuyorsunuz. Onu korumamı istiyorsunuz..." Bunun üzerine: "Efendim, benim endişem, sizin
Mustafa Kemal (1881-1938), ülkesini Batılı bir ulus haline getirmeye çalıştı: Dini yalnızca kişisel bir konu haline getirip İslamiyet'in devletle olan ilgisini kesti. Sufi tarikatlar dağıtıldı ve yeraltına saklandılar; medreseler kapatıldı ve ulemanın resmi eğitimine son verildi.
Yayıncısı Falih Rıfkı Atay, Kemalizmi İslamiyet'in reformu olarak tanımlarken, dinin ibadet kuralları dışındaki bütün kurallarını iptal eden bir reform olduğunu söylemişti. Gerçekten de uygulamada böyle oldu. Türk Müslümanları ibadetlerini sürdürdüler ve Mustafa Kemal ne en yakın dostlarının ne de halkın özel ibadetlerine karıştı.
Türk Tarihinin Ana Hatları adlı kitap, "Her durumda, hayatın, herhangi bir tabiat harici etkenin müdahalesi olmaksızın, dünya üzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesi olduğunu kabul etmek gerekir," görüşünü öne sürüyordu. Ne var ki, din önemli bir sosyal ve psikolojik olgudur ve evrim geçirir. Ama şimdi insanoğlunun kendi gücünü keşfetmesiyle, toplum doyumun ve güvenin kaynağı haline gelmiş ve insanlığın olgunluğa giden yolda ilerlemesinin temelini oluşturmuştur. 4 Mustafa Kemal'in yarattığı tarih, yurtiçindeki İslam görüşüyle ve dışardan gelen küçültücülüklerle çatışmanın oluşturduğu bir sonuçtu. Mustafa Kemal tarih anlayışının halkına özgüven duygusu vermenin yanı sıra, onları ülkenin İslamiyet-öncesi dönemlere ait kültür mirasını koruyacak, daha iyi ve daha bilgili insanlar haline getireceğini umuyordu. Belirli bir dereceye kadar bunun sağlandığı söylenebilir.
Reklam
Gerileme döneminden itibaren kaybettiğimiz topraklarda İslamiyetin ve Türklüğün ne adı ne de izi kalmıştır. Daha dün elimizden çıkan Makedonya’da Zabit ve Kumandan İslam varlığına ve hayatına vurulan darbeleri hiç kalp gözümüzden uzaklaştırmayalım. Devletimizin resmî dini İslamiyet, Hristiyanlığın can düşmanıdır. Şu anda Müslümanlar geri kalmış durumdadırlar ve bundan sonra ortaya çıkacak bir hezimet, devletin ve Türk milletinin yok olması, adı sanının silinmesi demektir. Konu dışı olarak düşünülmemesi gereken bu uyarılardaki amacımız, subayları, gölgesinde yaşayabileceğimiz kutsal vatanımızın korunması adına yeniden fedakârlığa davettir.
İran'da konuşulan eski dilde değişiklikler olmuş ama yerini Arapça'ya bırakmamıştır. Ancak İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte Arap harfleri kullanılmaya başlanmış, çok sayıda Arapça sözcük Farsça'ya geçmiştir. Farsça'nın başına gelenler, Türkçe'nin de başına gelmiştir. Ancak reformcu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Türkçe'nin yazımında kullanılan Arap alfabesinin yerine yeni Latin alfabesini getirmiş ve böylece önemli bir kültürel değişimi gerçekleştirmiştir. Türk dil ailesinden dillerin konuşulduğu Sovyetler Birliği'nin bazı eski cumhuriyetlerinde de Türklerdeki durumun benzerine rastlanır.
Sayfa 10 - arkadaş yayıneviKitabı okudu
Mustafa Kemal, İstiklâl Harbi süresince belirli alanlara münhasır kalan Türkçülüğü tedricen öne çıkartacak, askeri zafer sonrasında ise egemen ideoloji haline getirecektir. Resmi organın yayın siyaseti de bu gelişmeyi yansıtmaktadır. Başlangıçta nadir görülen, Müslüman milliyetçisi analizler denizinde adacıklar halinde kalan Türklük vurguları,” tedricen ivme kazanmış; Besim Atalay ve İzzet Ulvi (Aykurt)'un Ergenekon efsanesi, Orhun yazıtları, eski Türk topluluklarında kadının sosyal konumu, Türklerin İslâmiyet öncesi dinleri benzeri konulardaki yazıları,* Rıza Nur'un Cahun'a atıflar yapan değerlendirmeleri,* Tunalı Hilmi'nin marşları, süreç içinde gazeteyi Türkçü bir iletişim aracına dönüştürmüştür.
Sayfa 524Kitabı okudu
Cumhuriyet kurucusu, bir mülâkatında Hz. İsa üzerinden dile getirdiği gibi, peygamberlerin “insani boyuta indirgenmesini” anlamlı bulmakla beraber, bu yapılırken onların “aşırı ölçüde yüceltilmeleri”nin sakıncalı olduğunu varsaymıştır."118Amerika Birleşik Devletleri Sefiri Sherrili ile yaptığı bir sohbetinde de Kur'an'ın Türkçe
Sayfa 148Kitabı okudu
Buchner, Hıristiyanlığın evrensel bir inanç sistemi niteliği taşımadığını, İslâmiyetin ise ancak göçebe ve yarı göçebelere uygun bir din olduğunu, Müslümanlığın kabülü sonrasında, Arap medeniyetinin ciddi bir gerilemeye girdiğini ileri sürmüştür. Bu iddia, Mustafa Kemal'in seküler Türkçü tarih yaklaşımı çerçevesinde ulaştığı, Türklerin İslâmiyeti kabül sonrasında medeniyet açısından düşüş yaşadıkları tezini desteklemektedir. Büchner'e göre, tek tanrılı olma paydasında birleşen İslâmiyet ve Hıristiyanlık, bilim ve uygarlığa yönelik olarak benzer bir hoşgörüsüzlüğe sahip olup, bu anlamda, paganizmden geriye gidişi temsil etmektedir. Alman materyalist buradan yola çıkarak, deneysel bilimin mevcut tek tanrılı dinlerin yerini almasının gerekliliğini dile getirmiştir. Belirttiğimiz gibi, kitaba düşülen notların bir bölümü, kütüphanedeki kopyanın Mustafa Kemal öncesinde bir diğer okuyucu tarafından gözden geçirildiğini düşündürmektedir. Buna karşılık, seçilen bölümler, onun tarzı ile işaredenmiştir. Bunun yanı sıra kendisinin diğer kitaplarda ilgi gösterdiği konuların, örneğin Hunlara yapılan atıfların altının çizilmiş olması, bunların onun elinden çıktığı tezini desteklemektedir.“ 66
Sayfa 136Kitabı okudu
193 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.