Ne kadar küçük olursa olsun, yine de her zaman kendimize bir parça dahil ederiz ve böylece toplum bize aşkın ve içkinken biz toplumu bir parçaya bağlı olarak hissederiz. Yalnızca bizim sayemizde var olabildiğinden, bize üstünken aynı zamanda bizim içimizdedir. Bir insan yalnızca medeniyet seviyesine göre bir insan olarak adlandırıldığından, o
Her ne kadar insanı peşine düşmeye davet eden mutluluk ve kaçıp kurtulmaya zorlayan mutsuzluk çok değişik biçim ve kılıklara bürünse de bütün bunların maddi temeli yine de bedensel zevk veya acıdır. Bu temel çok sınırlıdır, yani sağlık, tokluk, yağmurdan soğuktan korunma, cinsel tatmin ya da bunların yokluğu. Dolayısıyla gerçek bedensel zevk bakımından insanın hayvanadan farklı veya üstün bir yanı yoktur, şu farkla ki insanın gelişkin sinir sistemi her hazza duyarlılığını artırır, ama aynı şeyi her türlü acı için de yapar. Fakat orda uyanan heyecanlar hayvanlarınkinden ne kadar da güçlü ve ateşlidir? Onun duyguları ne kadar da kıyas kabul etmez derecede derin ve güçlü biçimde uyanır?
Belirli bir zaman içinde birtakım insanların çamaşır mandalı yapımında çalıştıklarını varsayalım. Bunlar günde (diyelim ki) sekiz saat çalışarak, dünyanın bütün mandal ihtiyacını karşılayacak kadar üretim yapmaktadırlar. Birisi çıkar, aynı sayıda işçinin aynı çalışma süresi içinde öncekinin iki katı mandal yapmasını sağlayan bir buluş kor ortaya. Ama dünyanın iki kat fazla mandala ihtiyacı yoktur; mandallar zaten o kadar ucuzdur ki, daha ucuza satılsa bile daha fazla satın alan olmayacaktır. Aklı başında bir dünyada olsa, bu durumda, mandal yapımıyla uğraşan herkes sekiz yerine dört saat çalışır, ama bunun dışında her şey yine eskisi gibi yürürdü. Gelgelelim, içinde yaşadığımız dünyada böyle bir şey ahlak bozucu sayılır. İçinde yaşadığımız dünyada insanlar hâlâ sekiz saat çalışmakta, gerektiğinden çok sayıda mandal yapılmakta, birtakım insanlar iflas etmekte ve mandal yapımında çalışan işçilerin yarısı işten atılmaktadır. Bunun sonunda yine öteki planda olduğu kadar boş vakit kalır insanlara, ama bu sefer insanların yarısı çok fazla çalışırken ,öbür yarısının tümü aylaktır. İşte, nasıl olsa kalacak boş vakit bütün insanlık için bir mutluluk kaynağı haline getirileceğine, bu şekilde ne yapılıp edilip evrensel bir sefalet kaynağı haline getirilmektedir. Bundan daha büyük bir delilik düşünülebilir mi?
Öncelikle çok sert bir eser ve inceleme de buna paralel olacak. Belki ilk defa spoi bile girmiş olabilirim.
Sevgili hocam her zaman eserleri değerlendirirken dönem şartları ve yazarın gerek mental gerek çevresel şartlarını göz önüne alarak, bilerek yorumlayın derdi. Bu yüzden yaşadıklarını göz önüne alınca düşüncelerinin arkasındaki savı
Menfi: olumsuz
Müspet: olumlu
Mutluluğun ve hazzın müspet olduğunu söyleselerde bu schopenhauer'a göre yanlıştır. Örneğin İnsan vücudunu mutluluk ve hazla yönetseydik ve zamanın ve hayat şartlarının zorlayıcı tertiplerinden mahrum kalsaydı muhtemelen dış atmosferin olmayışından patlardı mutluluğun menfi doğası dış atmosferdir çünkü hayatımız duyularimiz acıya odaklıdır bu yüzden tarih kitapları barış dönemlerini kısa tutar bu yüzden ayakkabı çok güzel olsa da rahat olmadığı için tercih etmeyiz