Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Muhtaç değildi elbet Yaratan, yarattığının kulluğuna. Lakin Yaratan o kadar büyüktü ki, Adem'in O'na varmaya kulluktan başka yol yoktu. Kendisini, ister istemez değil, istekle kulluk eder buldu. Bu kulluğun sayesinde seyeban oldu. Zorunlu kölelik değil, şuurlu kulluktu bu. O ne derse kayıtsız şartsız, sorgusuz sualsiz doğru. O ne isterse koşulsuz kuralsız alacaklı. AŞKTI BU, BAŞKA İZAHI YOKTU.
Öğrendiydim kapalı tutmamayı konuklara kapımı yüzyıllar boyunca. Ama bir gün açtım gözlerimi ve gördüm ki neyim var neyim yok yağma Hasan'ın böreği. Ve gördüm ki asmışlar karımı, ve yavrumun sırtında na şöyle şöyle yara izleri. Konuk değilmiş onlar, anladım, düşmanmışlar. Mayınlar, bıçaklar topladım eşiğimden. Sonra ant içtim bütün yaralarım adına: Atmayacak eşiğimden adımını, dedim, bir tek konuk yirminci yüzyılda. Bir şairden başka bir şey değildim yüzyıllar boyunca tanrıdan medet uman. Oysa şimdi ben bir volkanım, yirminci yüzyılda. Patlayan bir volkan!
Reklam
Eğer Allah insanlara aşık olmasaydı, insanların O'na aşık olmaları mümkün olmazdı.
Sayfa 71 - Kur'an-ı Kerim;Maide,54Kitabı okudu
Buradaki evlerde, aradan yıllar geçtiği halde bekaretleri bozulmamış en eski Yunan veya Fransız veya İngiliz, Rus klasikleri vardır. Onlar ebediyen okunmayacaklardır; çünkü kendilerini alanlar İstanbul'da kalmışlardır. Buraya, o kitaplarla ve plaklarla ve niyetlerle geldiklerini sanırlar; değildir ama: Kendileri ve güzelim ve pırıl pırıl niyetleri, projeleri İstanbul'da, Beyazıd Meydanı'nda kalmıştır. Na burada, Kulüp'te, oyun ve içki masalarında ve çene yarışlarında dublörleri oturur. Bakalım sen kaç kitap bitirebileceksin?
Laiklik atağı konusunda ikinci açık sinyal, Özal'ın Şubat ayında Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu'na uydu aracılığıyla gönderdiği mesaj oldu . Özal : "Türkiye serbest Pazar ekonomisi uygulanan laik bir devlet olarak model teşkil edebilir." diyordu.
"Sizce iman bakımından en güçlü olan kimlerdir?" diye sormuştu ahsabına... "Meleklerdir ya Rasûlullah..." "Melekler zaten Allah'a ibadet için yaratılmışlardır." "Peygamberlerdir ya Rasûlullah..." "Peygamberlere vahiy Allah'tandır." "Ashabındır öyleyse..." "Sizler de Peygamberinizle görüşüp konuşanlarsınız." "İmanı güçlü olan kimlerdir öyleyse Ya Rasûlullah?.." "Beni görmeden ve tanımadan inanan ve seven ahir zaman ümmetimdir." O'nu (s.a.v) hakkıyla sevmek, O'na (s.a.v) tâbi olmak, O'nun (s.a.v) yolundan yürümeye çabalamak, imanın en üst mertebesidir.
Sayfa 183Kitabı okudu
Reklam
Adım Katniss Everdeen. On yedi yaşındayım. Evim 12. Mıntıka'da. Açlık Oyunları'na katıldım. Kaçtım. Capitol benden nefret ediyor. Peeta esir alındı. Öldüğü sanılıyor. Büyük olasılıkla da öldü. Büyük olasılıkla ölmüş olması en iyi ihtimal...
Kendinizi Tanrı tarafından terk edilmiş hissettiğinizde, duygularınıza karşın O'na güvenirseniz Tanrı'ya en derin şekilde tapınmış olursunuz.
Kaptanınız konuşuyor. Elinizdeki işi derhal bırakıp dikkatle beni dinleyin. Her şeyden önce, göstergelerden gördüğüm kadarıyla gemide birkaç otostopçu var. Merhaba. Nerede olursanız olun, uzay gemimize hiç de hoş gelmediğinizi kesinlikle bilmenizi istiyorum. Bu noktaya gelmek için çok çalıştım; ve dejenere beleşçilere taksi hizmeti vermek için vagon inşaat gemisi kaptanı olmadım. Bir araştırma ekibi gönderdim. Bulunduğunuz an uzay boşluğuna fırlatılacaksınız. Ama eğer şansınız varsa gemiden atılmadan önce size şiirlerimden okuyabilirim. İkincisi, Barnard Yıldızı'na gitmek için üst uzaya atlamak üzereyiz. Varışta onarım ve ikmal için 24 gün uzay limanında kalacağız. Bu süre içinde kimse gemiden ayrılmayacak. Tekrar ediyorum, bütün gezegen izinleri iptal edilmiştir. Zaten mutsuz bir aşk ilişkisinden yeni çıktım. Ben mutsuzken neden başkaları hoş vakit geçirsin ki.
Gerçekten de bir zamanlar insanlık tek bir dil ile anlaşıp iletişim kurarken, kapıldığı kibir seli nedeniyle Tanrı'nın ya da tanrıların gazabına mı uğramış; dillere, lehçelere, ağızlara ve çeşitli 'işaret imparatorlukları'na sonradan mı bölünmüştür? Ademoğlunun geçmişi, adına Tarih dediğimiz akıp gitmiş zaman çölü kunt bir magma temelde: Bizi en fazla kurcalayan soruların karşılıkları henüz boşlukta durmaktadır.
Sayfa 76
Reklam
Kara Av'm sürdüğü günlerde, sağ elin tereddüde düştüğü ve sol elin yoldan saptığı günlerde, insan ırkı Alacakaranlık Kavşağı'na gelecek ve Gölge'nin rüzgarları güçlenirken var olan, var olmuş ve var olacak olan her şey bıçak sırtında dengede duracak. —Ejder Kehanetlerinden.
Ve dünyaya bir zaman gelecek, En Yüce'nin zindanı, onu yapanların bedenleri gibi zayıflayacak. Bir kez daha, O'nun görkemli pelerini De-sen'deki her şeyi kaplayacak ve Yüce Efendi elini uzatarak O'nun olanı alacak. Asi uluslar kıraç kalacak, çocukları ağlayacak. O'ndan ve gözlerini Majesteleri'ne çevirenlerden başka hiçbir şey olmayacak. Tek Gözlü Soytarı'nın yas salonlarından geçtiği ve Baş Haşere'nin Yok Edecek Olan'a özgürlük getirmek için elini kaldırdığı o gün, Düşmüş Demirci'nin gururunun son günleri gelecek. Evet, ve Yıkılmış Kurt, Ölüm'ün tanıdığı, düşecek ve Geceyarısı Kuleleri tarafından yutulacak. Ve onun yıkımı insanların yüreklerine korku ve üzüntü getirecek ve iradelerini sarsacak. Ve sonra, Akşamın Efendisi gelecek. Ve O gözlerimizi alacak, çünkü ruhlarımız O'nun huzurunda eğilecek ve O derimizi alacak, çünkü O'na etimiz hizmet edecek ve O dudaklarımızı alacak, çünkü yalnızca O'na övgüler düzeceğiz. Ve Akşamın Efendisi Kırık Kahramanla yüzleşecek ve onun kanını dökecek ve bize güzelim Karanlığı getirecek. Çığlıklar başlasın, Ey Gölge'nin kulları. Yıkımımız için yalvarın!
Gölge Kehanetlerinden
"Kitap okumakla saçlarım ağardı, Kılıç kullanmayı öğrenirken güneş battı. Sonsuz olan sadece gökyüzü ve toprak değil, Benim kinim de upuzun ve sonsuz. Başkentteki kızıl içkiden on galonu Deli gibi diktikten sonra kafaya Sonbahar rüzgarında sakkat giyip Geldim Gımgang Dağı'na."
Hayvanlarla da çok yakın ilişki kurabiliyordu."Benim konuşan gazetem" dediği Latife'nin London Times gazetesinden O'na çeviri yaptığı sırada çekilen bir fotoğraf çok hoşuma gider. Bu gazetenin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması üzerine yayınladığını bir kitapta görmüştüm. Her yanında küçük köpekler , öte yandan büyük bir köpek... Atatürk böyleydi. Bir de Fox adlı bir koruyucu köpeği vardı. Büyük Millet Meclisi'nde işler iyi gitmediğinde Fox , Atatürk'ün koltuğunun altında "hırrr!" diye homurdanırdı. Atalardan , onların huysuzluklarından , onlara kötü davranılmasından söz edildiğinde , Atatürk "Hayır , hayır ; atla konuşmalısınız." derdi. Atla fısıldaşırdı. Sesiyle hayvanlarla nasıl iletişim kurabildiğini görürdünüz. Kuşkusuz iletişim , yalnız insanlar arasında yapılan bir şey değildir. Atatürk , buyruk verici varlığının yanında , parmaklarının ucuyla bile çevresiyle iletişim kurabiliyordu.
Sayfa 342 - Tarquin OlivierKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.