Zweig'in diğer eserleri gibi bir nefeste okunabilecek, buna rağmen zihinde hoş izler bırakabilecek türden bir eser. Kitabın arkasındaki gibi bir tanıtım yazısı yazmayı amaçlamıyorum, günümüzde bu tip yazılara ulaşmak çok fazla zahmet gerektirmiyor. Bir kitaba başlarken kendime "Acaba bu kitap bana ne katabilir, nasıl bir bakış açısı kazandırabilir?" gibi sorular sorarım. Bu doğrultuda, kitaptan kendimce şu sonuçları çıkardım:
-Toplum tarafından duyarsız, yeteneksiz, tembel, vurdumduymaz, geri kafalı, iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayan biri olarak nitelendirilen Czentoviç'in satranç dünyasına hızlı bir giriş yapması; aldığı eğitim sonucunda da bu alanda ciddi bir ilerleme kaydedip dünya şampiyonluğuna kadar uzanması (Evet, her bireyin kendine özgü yetenekleri vardır ve bunlar bir şekilde gün yüzüne çıkarılmayı bekler.)
-Avusturyalı bir göçmen olan Dr. B.'nin Gestapo tarafından esir edildiği, oyalanacak hiçbir şey olmayan basit otel odasında aylar geçirdikten sonra tam kendini bırakacakken bir kitap çalarak tekrar hayata tutunması. Satranç hakkında teorik bilgiler içeren bu kitap, başta ona anlamsız gibi gelse de sonraları onu hayata bağlayan yegane şey oluverir (Bir kitapla yeniden hayata bağlanmak, kulağa çok hoş gelmiyor mu?)
-Satrançtaki başarıları sayesinde çok iyi bir noktaya gelmiş olan Czentoviç'in, zamanla bu konuda kendini yenilmez sayarak küstah bir tavır takınması -küstahın tavrı toslayacak bir duvar bulana kadardır Mirkocuğum :)- sonucunda ufaktan bir boyunun ölçüsünün alınması gibi hoş ayrıntılar barındırıyor.
Velhasılıkelam; rahat okunur, hoş bulunur, memnuniyetle kitaplıktaki yerine geri konur.