Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1950'de artık tanınmış olan Garipçiler Orhan, Oktay ve Melih, Nazım Hikmet'in hapishanedeki açlık grevine destek vermek için iki günlük açlık grevi yaparlar. Destek imzalanı toplanmıştır ve ülkenin aydınlarının büyük çoğunluğunun adı vardır imza kampanyasında. Bir süre sonra Nâzım hapisten çıkar, o yaz Abidin Dino'ların Cadde- bostan'da tuttukları bahçe içindeki küçük evde Nâzım'la tanışırlar. Nâzım, Melih Cevdet'in boynuna sarılır, "teşekkür ederim" der. O gece Bedri Rahmi, Sabahattin Eyuboğlu, Ruhi Su ve birçok arkadaş bir aradadır. Türküler söylenir, başta Nâzım olmak üzere ozanlar şiirlerini okurlar. Sonra bir dost grubu içinde sık sık buluşurlar. Birlikte geçen gecelerin tadını unutamadığını söyler Anday.
136 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Hemen ilk not, kitap 5 yıldızlık bir kitap değil. Sebeplerini vs. incelemede bulacaksınız bu notun. İyi okumalar. Bir sahaf alışverişimde hediye olarak verilen, tanımadığım yayınevinin tanımadığım bir yazarının hiç bilmediğim kitabı. Bu tarz durumlarda elinize geçen kitaplar mutlaka olmuştur. Ben, kitaplığında iki bine yakın cilt bulunan bir
Taş Toplayan Kadın
Taş Toplayan KadınGert Heidenreich · Simavi Yayıncılık · 19922 okunma
Reklam
1935-45 yılları Sabahattin Ali'nin en verimli dönemidir. Art arda birkaç kitabı ve dergilerle gazetelerde şiirleri, hikayeleri, romanları, oyunları, çevirileri basılır. Örneğin, 1934'te ilk eseri, Dağlar ve Rüzgar adlı şiir derlemesi çıkar. Eserde yalnızca 1931 -34 yılları arasında yazılmış 28 şiir yer alır. ( 1926-30 yılanının ürünleri dergilerde
258 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
 Merhaba arkadaşlar. İncelemeye başlamadan önce kısacık bir anımı anlatmak istiyorum. Lise dershanesinde edebiyat öğretmenim kadınların şiir yazamayacaklarını sadece şiire konu olabileceklerini söylemişti. Ve bu sözler beni hep kadın şairlere yakınlaştırdı, Onları anlamaya okumaya itti. O yüzden bu kitabın kapağında yazan "Modern Türk Şiirinde Kadın İmgesi" başlığı hemen ilgimi çekti ve aldım. Okumak ve öğrenmek istedim edebiyat öğretmenimin aksine değerli şairlerimiz kadınları toplumda ve gönüllerinde nasıl konumlandırmıştı.  21 kadın şairimiz hepsi farklı bir şairi seçerek 21 erkek şairimizi inceliyor. Yaşadığı zamanların ve özel yaşamlarının kısa kesitleri, dünyaya ve kadına bakış açıları, şiiri oluşturuş şekilleri ve şiir alıntılarıyla konu tamamlanıyor. Eğer bu konuya ilginiz varsa sizi memnun edebilecek kitap. Ben okurken keyif aldım ve incelemerin hepsi beni doyurdu. Özellikle okumak istediğiniz bir şair varsa diye incelenen şairleri buraya bırakıyorum.  Özdemir Asaf, Ahmet Haşim, Nazım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi, Ahmet Muhip Dıranas, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Orhan Veli, Oktay Rıfat, Cahit Külebi, İlhan Berk, Atilla İlhan, Can Yücel, Ümit Yaşar Oğuzcan, Turgut Uyar, Metin Eloğlu, Edip Cansever, Ece Ayhan, Cemal Süreyya, Sezai Karakoç.
Fahriye Abla'dan Çanakkaleli Melahat'a
Fahriye Abla'dan Çanakkaleli Melahat'aDeniz Durukan · Everest · 20125 okunma
Elbette yazarın, önce yazar, edebiyatçının önce edebiyatçı olması için sanatının bütün ustalıklarını bilmesi gerek. Bu da lâf mı! Söz konusu olan, gerçek sanatçının, gerçek edebiyatçının görevi. Akbal'ınki, Türkiye'mizde yıllardır sürüp giden bir yutturmaca tekerlemesidir. Toplumun sorunlarına arka çıkan sanatçının karşısına hep bu yutturmacayla çıkmışlardır. Başta Nazım olmak üzere Dinamo'ların, A. Kadir'lerin, Enver Gökçe'lerin, Ahmet Arif'lerin, Hasan Hüseyin'lerin kötülenmeleri, hep bu tekerlemelerle, yutturmacalarla yürürlükte kalmıştır. Sanatının bütün ustalıklarını hem de kendilerine özgü biçimlerle veren bu usta sanatçıları, halkının, memleketinin sorunlarını benimsedikleri için yerden yere vurmaya, ya da unutturup geçiştirmeye çalışmışlardır. Fırsat düştükçe de hâlâ bu iş için görevli eleştirmeler ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bu görevlerini yalnız Türkiye'de değil konuk olarak gittikleri dış ülkelerde de sürdürmüşler. Başarmışlardır da. Bugün hâlâ dışarlarda hemen Nazım'dan sonra, hatta ondan da önce Orhan Veli, peşinden de benzerleri geliyorsa, başarıları belgelenmiş demektir.
İkinci problem doğrudan edebiyatı ilgilendiriyor. Yazarlar bir yeri anlatmakla kalmaz,daima yeniden yaratırlar. "Vatan" Namık Kemal'in bölgesiyse, "ülke" Cemil Meriç'in, "topraklar" Orhan Kemal'in, "memleket" Nazım Hikmet'in, "coğrafya" Tanpınar'ındır. Bu sözcüklerin aynı yere işaret ettiğini kim söyleyebilir? Cemil Meriç "ülke" sözcüğünden mağdurluk,hüsran ve öfkeden yontulmuş bir ülke yaratmıştı. Nazım Hikmet'in "memleket"i yeryüzünün dört bucağına,Akdeniz'e, Ortadoğu'ya, Afrika'ya,Hindistan'a açılan,kahredici olduğu kadar yaratıcı da olan bir memleketti. Orhan Kemal "topraklar"dan kanla beslenen,bir o kadar bereketli topraklar, Tanpınar "coğrafya"dan yalılar,köşkler,çeşmeler ve mescitlerle dolu,sılanın kendisinden çok sıla özleminden yapılmış bir kültürel coğrafya yaratmıştı.
Reklam
Nazım Hikmet'in biraz anaç ve sevecen ya da mavi gözlü devi terk edip zengin bir cücenin kolunda eve giren kadınının, Orhan Veli'de söz olur diye çekinen, tırnak içinde özgür kadınına evrilmiş, oradan Atilla İlhan'da kent kargaşasında üşüyen, ürperen, soluk Pia'sına dönüştüğü düşünüldüğünde, Cemal Süreyya'da dominant olabilen, oldukça güçlü bir kadın ortaya çıkmıştır.
Sayfa 177Kitabı okudu
Geri111
120 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.