Karşınızda bir çocuk varsa durum ne olursa olsun haklı olan odur .
Gencin ailesi ve yetiştiği ortam ile zekâ arasında sıkı bir bağlantı vardır. Üst sosyal sınıflarda ve yüksek düzeyde meslek sahibi anne-babaların çocukları zekâca 8-18 yaşları arasında alt sosyoekonomik sınıflardan gelen çocuklara göre ortalama 10 puan daha ileridedir. Yoksulluğun çok belirgin olduğu yörelerde ise gençlik yıllarında zekânın gittikçe düşüş gösterdiği saptanmaktadır. Hiç kuşkusuz zekâ, doğa vergisi gizil bir güçtür. Başka bir deyişle bir gencin zekâsının ulaşabi- leceği doruk noktası doğuştan belirlenmiştir, ne kadar eğitilirse eğitilsin bu noktanın üstüne çıkması olanaklı değildir. Bununla birlikte uygun eğitimle beslenmeyen zekâ duraklar ve geriler. Genellikle 15-16 yaşından sonra temel zekâ yeteneği pek değişime uğramaz, bu yaşa kadar geliştiği ile kalır. Ancak zekâ alt testlerinde, uslamlama ve soyut düşünme yetisinin yükseköğretimin sonuna dek geliştiği gözlenmektedir.
Sayfa 45 - İnkılâp YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Ah, bu aşk nasıl birkaç saniyelik mutlulukları uzun elemlerle, acımasız pişmanlıklarla paramparça ediyor ve bunun zorunlu olarak böyle süreceğini, hiçbir çâre olmadığını görmek onu ne kadar eziyordu.
Ama bilmiyordu ki vücudun ruha ihanet etmediği anlar pek azdır. Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır; ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.
Reklam
Aradığımızın gerçekte ne olduğunu, ancak Tanrı onu bize buldurduğu zaman anlayabiliriz.
Martı sesleri Alper'i şimdiye geri getirdi. Teslimi yaklaşan bir final ödevi için Tanpınar'ın Huzur'unu okuyordu zoraki. Okumak da denemezdi. Çoğu sayfayı atlıyor, ödevi için işe yarar bulduğu kısımları çekip alıyordu metinden. Kısa, çok kısa bir an, romanı okurken tasavvur ettiği âlemin içinde hissetti kendini; sanki aniden bastıran yağmurdan kaçan Nuran'la Mümtaz'ın önce sesleri sonra da suretleri şu Boğaz yamacında belirecek ve Alper, onları görüp zihnindeki tasavvur ile karşısındaki gerçekliğin benzerliğini kıyaslayacaktı. "Hayalimdekinden de uyuzlardır kesin," diye geçti aklından. Bakışları takayı aşıp karşı kıyıdaki pembe binaya, Sabancı Öğretmenevi'ne ulaştı. Oradan da geçen yıl mezun olduğu fakültesine... Böylece zihninde bir dolu anı canlandı.
Sayfa 12 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
İnsanlar ne tuhaf şeyler yapıyor! Bir yandan kendileriyle birlikte ve aynı zamanda yaşayan insanları övmek istemezken, diğer yandan hiçbir zaman görmedikleri, göremeyecekleri gelecek nesiller tarafından övülmeyi istiyorlar. Senden önce doğanların sana övgüler düzmemiş olmasına üzülmekten farksız bir şey bu.
Bu yolda keyif yoktur. Dalgalıdır bu nehir. Dünyanın bir zorluğu varsa bu yolun bin zorluğu vardır. Zira çileyle yoğrulmuş bedenlerin yoludur bu mukaddes yol. Yârdan, anadan, serden geçebilenlerin yoludur. Üstâd'ın ifadesiyle bu yol, bazen acı bir lokmadır zehirle pişmiş aştan, ve ayrılık anneden, vatandan, arkadaştan... Ne mutlu bu yolun yolcusu evlatlar yetiştirerek zamanın Muhammedi annesi olmaya namzet olabilen bu ümmetin büyük ruhlu kadınlarına...
Sayfa 69
Reklam
güzeldi bu :)
“Bu kuş neden bu kadar para ediyor?” “Bu papağandır” demişler, “konuşur.” Hoca doğru evine gitmiş. Hindisini koltuğunun altına alıp pazara getirmiş. “Kaça hindi ?” diye sormuşlar. “On beş altın” demiş Hoca. “Bir hindi on beş altın eder mi?” “Görmüyor musunuz!” demiş Hoca; “yumruk kadar pa­pağanı on iki altına satıyorlar.” “Onun marifeti var, insan gibi konuşur. Ya seninki ne yapar?” diye sormuşlar. “Bu da düşünür.”
Ne zaman bu toplumun gençleri fütursuzca ekmeğe basmaya başlar,işte o zaman ben yas tutarım . Ülkemin çocukları saygısızca ekmeğe basmaya başlarsa ve kimse bunu umursamazsa işte ben o zaman umudumu kaybeder,ağıtlar yakarım. İşte o zaman bu toplumun değerlerini kanser sarmış demektir.
“Değiştokuşun yerini burada para almış. Üzerindeki rakamlar sayesinde miktarı, dolayısıyla değeri belli olan kağıt parçaları.. Yırtılacak kadar narin, birbirlerini öldürebilecekleri kadar güçlü bir şey bu insansılar için. Zıtlıkların gezegeninde değer birimi, değersiz kâğıt parçalarından başka ne olabilirdi ki!”
çünkü neredeyse her zaman başkalarının geçtiği yollardan yürüyen ve onların yapıp ettiklerine öykünen insanlar ne bu yola bütünüyle bağlı kalabilirler ne de taklit ettikleri kişilerin gücüne ulaşabilirler.
Ah zavallı kadınlar neler çekerlermiş! Biz erkekler onları kukla gibi kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mâni oluyoruz. Bu ne rezalet ! Ne küstahlık...
Sayfa 61
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.