Bunu nasıl anlatsam, bilmem ki!.. Şey, yanlış söyledim, yapmacıklı değil de, e, nasıl anlatayım… Şey…
Versilov yavaşça:
– Alaylı, dedi.
– Evet, efendim, alaylı, yani alaylı da değil, şöyle azıcık alaylı, şöyle içten gelen Rus gülümsemesiyle, işte sizin de bildiğiniz o gülümsemeyle… Bu durum, sözünü ettiğim ileri gelen kişinin canını sıkmış. Demiş ki: “Sen burada ne bekliyorsun bakalım, sakallı? Kimsin sen?”
Sayfa 324