Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Birini sadakatsizlik veya nankörlükle suçladığında, dön de kendine bir bak; zira ya böyle bir karaktere sahip bir adamın sözünü tutacağına güvendiğin için ya da koşulsuz bir iyilik yapmadığın ve yaptığın iyiliğin ödülünü bizzat eylemin kendisiyle alacağına inanmadığın için, hata aslında sendedir. Söyle bana dostum, iyi bir davranış sergilediğinde daha başka ne istiyorsun? Bunu yapman, kendi doğana uygun davranmış olman yetmiyor, bir de üstüne ödül mü bekliyorsun?
Hey, ne bekliyorsun be! Bas gaza artık Vur yollara kendini Aç kollarını özgürlüğe Salla yoluna çıkacakları Aşk dolu kollarınla kucakla dünyayı Göm kendini hiçsizliğin derinliğine İsyankâr ruhunla var ol yeniden.
Reklam
Ama hepsinden önemlisi, birini sadakatsizlik veya nankörlükle suçladığında, dön de kendine bir bak; zira ya böyle bir karaktere sahip bir adamın sözünü tutacağına güvendiğin için ya da koşulsuz bir iyilik yapmadığın ve yaptığın iyiliğin ödülünü bizzat eylemin kendisiyle alacağına inanmadığın için, hata aslında sendedir. Söyle bana dostum, iyi bir davranış sergilediğinde daha başka ne istiyorsun? Bunu yapman, kendi doğana uygun davranmış olman yetmiyor, bir de üstüne ödül mü bekliyorsun? Göz gördüğü, ayak da yürüdüğü için karşılığının ödenmesini ister mi? Zira bütün bunlar kendi işlevlerini yerine getirmek için yaratılmıştır ve kendi yapılarına uygun bir şekilde çalışmakla kendilerine düşeni tümüyle alırlar, aynı şekilde insan da doğa tarafından başkalarına iyilik yapmak için yaratılmıştır; iyi bir şey yaptığında veya ortak çıkara katkı sağlayan bir şey başardığında, yaratılış amacına uygun olanı yapmış ve kendisine ait olanı almış olur.
Sayfa 140 - Can Yayınları - 1. BaskıKitabı okuyor
"Ey kötücül ve gururlu adam, sen ona layık olmazsan evrensel uyumu ne Çingenelerin yanında, ne de herhangi bir yerde bulursun, karşılığını ödemen gerektiğini hiç düşünmeden, hayatın bir armağan olarak önüne sunulmasını bekliyorsun!..."
Sayfa 1107 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Yine de Denise’e çok kaba davranıyorsun,” dedim. “Ne bekliyorsun? Aynı dili konuşmuyoruz biz. Denise sosyal bir tip. İnsanlar ne düşünür, ne der, neyi beğenir? Onun derdi bunlar işte” Geniş göğsünü dövdü. “Oysa benim, benzeri olmayan, zavallı bir birey olarak benim kendi kaygılarım delilikten başka bir şey değil onun için.” ……. “ onun mutsuz olduğunu çok iyi biliyorsun. Ve kendini onun mutluluğa layık olmadığını söyleyerek avutuyorsun. Ama onun iyiyle kötünün terazisini elinde tutmakla suçlarken senin de ona değer biçmeye hakkın yok. Zaten ölçüsü tartısı da yoktur bu işlerin. Denise’in yanılgılarıyla ona çektirdiğin eziyet arasında hiçbir bağ göremiyorum.” “Peki niçin mutsuz ki o?” dedi Marcel. “ pek çok şeyden geçebilir insan. Ben de viskiden vazgeçtim…” “ O senin meselen. Senin kendi ahlakını ona zorla dayatmaya hakkın yok. Sen kendi varlığına erişmenin peşindesin; kendine, onunkine değil. Yalnızca senin için geçerli olan bir deneyim bu. Uzun lafın kısası,” dedim biraz kızarak, “Denise’den günlerini nesneleri elleyerek geçirmesini isteyemezsin.
Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak... Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de ayni sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını...
Reklam
Nasıl göksel unsurlar insan elinden kaçar, tapınakları tahrip edenler ve resimleri yakanlar tanrısallığa zarar vermiş olmazsa, aynı şekilde bilgiye ne yapılırsa yapılsın, şımarıkça, edepsizce, küstahça yapılmış, içi boş bir girişim olarak kalır. "Ama kimse bunu yapmak istemese daha iyi olurdu." Zor bir şey, yani masumiyet bekliyorsun insanoğlundan! Bu kötülüklerin yapılmaması, onlardan zaten etkilenmeyecek olanlara değil, sadece onları yapmaya meyilli olanlara yarar sağlar.
Sayfa 8 - Türkiye iş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Verilen emanet öylesine kıymetlidi ki, sadece benim sorumluluğuma bırakılabilir miydi? Sonuca baksana! Kaybettim. Emaneti veren o kadar zekiydi ki, her birimizin bunu kaybetme ihtimalinizin olduğunu bilmiyor muydu sanıyorsun? Bazılarımız kaybetti, bazılarımız ise emaneti kendinden bile kıymetli sayıp sahip çıktı. Ben tek başıma bir hiçken, böyle büyük bir emanetin sadece benim sorumluluğuma verilmiş olabileceğine inanmamı mı bekliyorsun benden? Benimle birlikte başka arayanlar da var. Duyuyorum seslerini! Ancak, gözümün görebileceği mesafeden çok uzaktalar. Tek yoldaş sen değilsin! Onların da yanında yüzyıllardır dolaşıp duran yoldaşları var. O yüzden fazla kibirlenme! Kaybettiğini arayan ne tek benim bu dünya da ne de sen teksin birine yoldaş olan...
"Böyle bir hayat bana göre değil. Önceden çizilmiş, kısıtlı, boktan hayatlar. Ben hayattan başka şeyler bekliyorum." "Ne bekliyorsun?" "Bilmiyorum. Zaten işin güzel tarafı da bu değil mi! Hayatın karşıma ne çıkaracağını bilmiyorum."
Bir insana iyilik yaptığında daha fazla ne isteyebilirsin ki? Kendi doğanla uyumlu bir şey yapmış olmak sana yetmiyor mu? Bir mükâfat mı bekliyorsun? Eğer öyleyse bunun, gözün gördüğü için, ayakların da yürüdüğü için mükâfat talep etmelerinden farkı yok. Bu uzuvlar, kendilerine özgü olan bu işleri yapmak için yaratılmıştır; iyilik yapmak için dünyaya gelen insan da, herhangi bir iyilik yaptığında ya da ortak çıkara faydalı olduğunda sadece kendi payına düşeni yapmış olur ve bunun sonucunda alacağı mükâfat da budur.
Sayfa 99 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Selin'in bu dediklerinden sonra onu 2. kitapta affetmediğini umuyorum Betül
"Ne okulu anne? Evlenecek o." . . "Saçmalamak mı?" dedi. "Sonun o olacak, ne bekliyorsun ki?" . . "Ne o? Yoksa annene ve babana her şeyden önemli Ömer'den bahsetmedin mi?" . . "Saçmalıyorum öyle mi? Esra Teyze, Betül'ün yobazın tekine kafayı taktığını biliyor musunuz?"
Ne istediğini bilmeli insan. Ne istiyorsun aşktan? Ne bekliyorsun hayattan ? Korkma konuşmaktan, gönlü dile, dili gönlüme kavuşturmaktan.
Sayfa 58 - OlimposKitabı okudu
Yürüsene, daha ne bekliyorsun!
Küçük meydanda kararsız bir halde durmuş, Buen Jesus Kilisesine bakıyordum. Her yana bakınıyordum. Kimse varsa da ne olurdu sanki? Ne diyeceğimi kimse bilmezdi ki. Sadece Tanrı bilirdi. İşte sorun da buydu ya. Mademki sadece Tanrı biliyordu, neden hemen oracıkta konuşmuyordum onunla?
Sayfa 65 - Can YayınlarıKitabı okudu
- Söylesene senin hayatna çizdiğin yol nedir? - Ben çizeceğimi çizdim. - Nasıl, söyle bakalım? Lütfen anlatır misın? Oblomov sırtüstü yatarak tavana baktı ve: Nasıl mı? dedi. Köye gideceğim - Niçin gitmiyorsun? - Planımı bitirmedim. Hem de yalnız değil, evlenip gideceğim. - Ya öyle mi? Tanrı versin. Ne bekliyorsun öyleyse? Üç dört yıl sonra kimse seninle evlenmez.. Oblomov, içini çekerek: - Ne yapalım, kısmet değilse? dedi. Evlenecek param da yok.
gitmek için ne bekliyorsun daha sevmek için çok mu geç?
Sayfa 123Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.