"Yazı yazmak için ne gerekir ki? On on beş dakikada bir kağıdı birtakım sözcüklerle doldurursun ve sonra kağıtlar birbirini izler. Zaten hepimizin bir hayali, bir umudu, anlatacak güzel bir anısı vardır. Ne var ki bu hayaller, umutlar, güzel anılar eski mektuplarda ve güncelerde dile getirilirdi. Şimdi, iki üç satır karalandı mı, bunlar bir kitap sayılıyor ve basılsın, yayınlansın isteniyor. Her şey, hemen kazanç sağlamalı, hem de ekonomik ve narsistik anlamda bir kazanç sağlamalı. Pek çok kişi bir yayıncıya tanıştırılmayı, özellikle başarılı olmuş yaratıcı yazarlık okullarının adreslerini ya da onların yazılarına bayılabilecek bir editör adı istiyor. Bence tüm bunlar, yazma eyleminin doğasını bozuyor ve bir şekilde kurallara ve ahlaka aykırı bir süreç başlatıyor, çünkü bu anlayışa göre ya kitabını yayınlatmayı başarırsın ve kendini gösterirsin ya da kendini başarısız ve anlaşılamamış kişi olarak kabul etmeyi öğrenirsin. Böyle anlaşılmış bir yazı toplumun gözüne gönülebilmek için sıçranan bir tramplene benziyor ve bu bağlamda da kendi kendine yararsız bir anlam kazanıyor. Oysa ben yazının görünmeye değil görmeye yaradığına inanıyorum."
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Reklam
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
kitapta çok beğendiğim bazı kısımlar
-yahudinin şapkası ve inkilaplar- “selâhattin gözleri parlayarak koşa koşa merdivenlerden inmişti ve daha o inişi duyar duymaz ben anlamıştım yahudi'nin onu kandıracağını: çok da sürmedi. elinde o tuhaf çanta, başında şapka, yahudi, bahçe kapısına yürürken: siz boşuna inmeyin istanbul'a, diyordu. siz bana gene bir mektup yazınız, ben
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
_Nevroz, anormalliktir. _Nevrotik, anormal davranışlı, kültüründen sapmış, ruhsal bozukluğu olan kişidir. Nevrotikler, kültürün üvey evlatlarıdır. _Nevrotik bir insan, kendini, kendi yoluna dikilen bir engel olarak görmektedir. _Nevroz, kişinin normal gelişimini engeller ve baş edemediği çatışmaların içine düşürür. _Anormal davranan herkes
Reklam
50 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.