Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Anlamlı ve güzel bir hikaye. Uzun bir hikaye.. Papatya ve yakamoz..
Papatya Yakamoz'un yazdıklarından çok etkilenmişti. Bu nasıl sevmek böyle, Yarabbi, diyordu kendi kendine. Normal bir insan hiç böylesine bir yorumlama yapabilir miydi? Hoş, Yakamoz'a bunları yazdıran yegane güç, yegane ilham kendisinin de belirttiği üzere Aşktı. Zaten öyle değil midir, şiirden en çok nefret edenlerimiz bir kere
Papatya& Yakamoz [9-13]
Papatya Yakamoz'un yazdıklarından çok etkilenmişti. Bu nasıl sevmek böyle, Yarabbi, diyordu kendi kendine. Normal bir insan hiç böylesine bir yorumlama yapabilir miydi? Hoş, Yakamoz'a bunları yazdıran yegane güç, yegane ilham kendisinin de belirttiği üzere Aşktı. Zaten öyle değil midir, şiirden en çok nefret edenlerimiz bir kere
Reklam
150. Hayat bilmemek üzerine yürüyor. Evet, herkes herkesin ne yaptığını bilseydi kimse kimsenin yüzüne bakmazdı. Ayrıca, mesela; Aldığın bina çürük olup sana mezar olacağını bilsen alır mısın? Ortağın sana ihanet ettiğinibilsen nasıl olur? Koca hanımının kendisini aldattığını bilse ne yapar? Ameliyatta masadan kalkmayan bir yakınının doktor hatasından öldüğünü bilsen ne yaparsın? Ve hakeza.. İşte herkes her şeyin aslını bilmediğinden hayat böyle devam eder gider. Güzel olan bu hâldir. Ancak, yarın ahirette gerçekler bir bir ortaya çıkar ve hesap ta bu gerçek vaziyete göre olur.
Tebeşir YAYINLARIKitabı okuyor
İnsan yaradılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek imtiyazların teşvikine de muhtaçtır. Diyebilirim ki bizzat iyilik dahi ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. Günde iki defa Edirnekapı ile Fatih arasındaki yolu en uzun zaman içinde, her adımı ayrı ayrı hayaller peşinde atarak gider gelirdim.
Ya Rabbî! Son Nefeste İmanla Ölmemi Nasip Et
Her mümin, din büyüklerimiz gibi son nefesinde imansız gitmekten korkup çok dua etmeli, Allah’ın rahmetinden de ümidini kesmemelidir... Din büyüklerimizin en çok korktuğu, son nefes olmuştur. Mesela çok büyük bir âlim olan Ahmed ibni Hanbel Rahmetullahi Aleyh hazretleri, tam sekerat halindeyken, birden can havliyle üç defa: “- Olmaz, olmaz,
Zamansız 365. Gün & Kitap Okuyan Peri
Şu hayattan öğrendiğim bir ders varsa o da asla "asla" dememek gerektiğiymiş. Bundan tam bir sene evvel "ben asla şöyle böyle yapmam !" tadında sert cümleler kuran biriydim. Sonra hayat bana kurduğum cümleler kadar sert bir tokat vurdu...ve bu hayatım boyunca yediğim en güzel dayaktı oldu. - 26 MART 2023 / Akşam Saatleri
Reklam
bugüne kadar başıboş koşup oynadın. böyle sürüp gidecek değildi elbet. işte şimdi bunu öğrendin. alışacaksın. doğru çok canın yandı, ama ne yaparsın, hayat bu işte! merak etme, her şey yoluna girecek, iyi günler göreceksin. artık yolundaki taşlara ayağın sürçmez, hiçbir engel çıkmaz.
Savaşlarımı tek başıma verdiğim, kendimi yapayalnız hissettiğim ve acı çektiğim zamanlarda tanıdım uzakların yakınlığını ve yakınlarımın bana uzaklığını. İşte o zamanlarda öğrendim, insanın yaslanması gereken kişinin önce kendisi olduğunu. Geriye ne kaldı derseniz, büyük yorgunluklar, affı mümkün olmayan kırgınlıklar ve “keşke hiç tanımasaydım” diye geçmişin tozlu raflarına bıraktığım insanlar kaldı. Şimdilerde geriye dönüp her baktığımda, hiç kimseye muhtaç olmamanın ve tek başıma ayakta durmanın huzurunu yaşıyorum. İnsanları tanımak için, önce onları zamana bırakmak gerekiyormuş. Bu gerçeği de, yeni yeni anlıyorum. Evet, adım çoğu zaman geçimsize, tavırlarım ise çekilmeze çıkıyor. Ama hiç kimse, bu hale nasıl geldiğimi, neden böyle davrandığımı anlamıyor. Herkes son sahneye bakıyor. Ne yaparsın ki hayat böyle. Hayaller ayrı, gerçekler ise ayrı dünyalarda yaşıyor. Adına olgunluk diyor, adına yalnızlık, yaşanmışlık diyor ve her şeye zamanla alışıyor.
Savaşlarımı tek başıma verdiğim, kendimi yapayalnız hissettiğim ve acı çektiğim zamanlarda tanıdım uzakların yakınlığını ve yakınlarımın bana uzaklığını. İşte o zamanlarda öğrendim, insanın yaslanması gereken kişinin önce kendisi olduğunu. Geriye ne kaldı derseniz, büyük yorgunluklar, affı mümkün olmayan kırgınlıklar ve “keşke hiç tanımasaydım” diye geçmişin tozlu raflarına bıraktığım insanlar kaldı. Şimdilerde geriye dönüp her baktığımda, hiç kimseye muhtaç olmamanın ve tek başıma ayakta durmanın huzurunu yaşıyorum. İnsanları tanımak için, önce onları zamana bırakmak gerekiyormuş. Bu gerçeği de, yeni yeni anlıyorum. Evet, adım çoğu zaman geçimsize, tavırlarım ise çekilmeze çıkıyor. Ama hiç kimse, bu hale nasıl geldiğimi, neden böyle davrandığımı anlamıyor. Herkes son sahneye bakıyor. Ne yaparsın ki hayat böyle. Hayaller ayrı, gerçekler ise ayrı dünyalarda yaşıyor. Adına olgunluk diyor, adına yalnızlık, yaşanmışlık diyor ve her şeye zamanla alışıyor.
4 gündür bitmek bilmeyen hastalıkla uğraşıyorum artık adını ne koyduklaru bir salgın ise bilemem. 4 günün yarısı zaten nöbetle geçtiği için dinlenme desen o da yok haydi neyse acile gidip sürünmekten iki beş para etmez doktorun rapor için egosunu çekmektense çalışırım diyorsun( Biz hastayız çalışıyoruz siz de çalışın cevabını alıp sinirden
Reklam
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
eyvallah..
Böyle sürüp gidecek değildi elbet. İşte şimdi bunu öğrendin. Alışacaksın. Doğru, çok canın yandı, ama ne yaparsın, hayat bu işte! …
Sayfa 36 - Ötüken Neşriyat- 43. BasımKitabı okudu
Böyle sürüp gidecek değil elbet...
Doğru, canın çok yandı, ama ne yaparsın, hayat bu işte! Merak etme, her şey yoluna girecek, iyi günler göreceksin.
Sayfa 37 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
156 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.