Bazı kitapların, özellikle belli bir kesim için yazıldığına inanmaya başladım. Bu kitabı beş yıl önce okuyor olsaydım, daha yüzeysel ele alır, belki sıkılıp elimden bırakırdım ya da uzun soluklu molalar verip devam ederdim.
Şimdi öyle değil.
Şimdi hayat denen öğretici, bana bu satır aralarından sesleniyor sanki. Kendi hayatıma, hiç tanımadığım bir adamın kaleminden ve uzaktan bakabiliyor oluşuma hayret ederek ve yüzüme tokat gibi inen gerçekleri sindirerek, yer yer sinirlensem de, bu evliliğin içinde nasıl bu kadar edilgen kaldığıma binlerce kez öfke duyarak, karşımdaki adamın gerçekten de kendi yaptığı bir heykele aşık olabileceğini ve adamın yonttuğu, un ufak ettiği parçalardan kendimi yeniden inşa ettiğimi gördüm hayretler içerisinde. Ve bu çabamın, onu ne kadar öfkelendirdiğini.
Çok olmuştu bu kitabı alalı. Duruyordu öyle kitaplığın köşesinde.
Ne zaman ki yaşamadığımı, sadece nefes aldığımı ve günlerin birbirine benzer seyirde alelâde geçerken ne denli eksildiğimi hissettim, o zaman elim gitti, başladım.
Henüz bitirmedim, yarısındayım ama bu kadarlık kısmı bile, bir gölgeden çıkıp kendi ışığımı aramaya yetti. Bitirdiğimde incelememi de güncellerim.