Oğuz Atay'a AİT DEĞİLDİR...
#Biliyor musun Olric
Neyi efendimiz?
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
Neden efendimiz?
Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
Uygulamada epeydir gördüğüm bir durum var: "Burası kitap uygulaması böyle şeyler paylaşamazsınız." şeklindeki parmak sallamalar. Neden herkes her konuda çok bilgili, yetkili, erdemli, söz söyleme sahibi hissediyor kendini? Sürekli insanlara ne yapıp ne yapmamalarını söyleyecek, onlara sınır çizecek gücü size veren ne ki?
Fotoğraf
Kitabın 113. incelemesini yapan bir okur olarak baştan ifade etmek isterim ki, kitabın içeriğine, yazıldığı döneme, yazarın içinde bulunduğu şartlara, teknik özelliklerine ve benzeri konuların detaylarına girmeyi pek düşünmüyorum. O nedenle, kitabı henüz okumayan okurların sitedeki birbirinden değerli incelemelere göz atmalarında fayda var...
Ben
Son zamanlara okuduğum en etkileyici kitap olduğunu söylersem, kesinlikle abartmış olmam. Kitabın türü korku değil; korkuyorsunuz. Kitabın türü dram değil; ağlıyorsunuz. Kitabı okuduğum an etkilendim ama bundan daha fazlası olacak. Hepsi birbirinden farklı olan her bir kitabı elime aldığımda aklıma bu hikâye tekrar tekrar gelecek ve yine
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Kitap bitti, ben tükendim.
Laf olsun diye değil, öyle ki damarlarımdan kanın çekildiğini hissettim, azar azar, acıta acıta... Her cümlede öyle bir sızı... Okurken sizle de paylaştım birçoğunu. Tükenirken sizi de tükettim.
Kehribar Geçidi...
Yedi Uyurlar'ı hiç duymuş muydunuz?
Okuyacağım kitapları genelde önceden araştırır, ona göre okurum,
Gözlemlediğim kadarıyla pek çok kişi bu kitabı yarım bırakmış veyahut bir şey anlamadığını öne sürerek beğenmediğini dile getirmiş. Ben de bu karmaşıklığa bir nebze de olsa açıklık getirme amacı ile bir inceleme yazmak istedim.
Fyodor Dostoyevski külliyatı kronolojik okuma maratonumun 11. kitabı olan
Sevgili 1K Üyeleri ve sevgili kitapokurlar, bu çekilişten sonra ve öncesi birçok mesaj aldım.. Neden ben bunu yapıyorum? Neden o kadar masraflı bir işe girdim? Tek tek açıklamak yerine size kısa ve öz buradan açıklamak istiyorum. Ben Yarım Asır yaşındayım ve 10 yaşından beri yaklaşık Almanya'da yaşıyorum.. Benim en büyük hevesim inanmayacaksınız 6 yaşında başladığım kitap okumak ve bu hala sürüyor.. Türkiye'den herkes kuru fasulye mercimek pastırma sucuk getirirken 😊 ben 30 kiloluk yük hakkımla KİTAP getirirdim ve daha sonra arabayla gittiğim dönemlerde de inanan bana 50-60 tane kitap alırdım. Yani kitap benim hayatımın çok önemli unsuru idi ve hala öyle.. ama belirli bir yaştan sonra birçok eseri okuduktan sonra elimdeki biriktirmiş olduğum 4 haneli rakamlardaki kitapları Almanya'da derneklere ve hapishanelere hediye ettim. Sadece temel eserleri torunlarıma bıraktım. Ben Türkiye'de bu sayfayla tanıştıktan sonra VE kitapların fiyatlarını da gördükten sonra genç kardeşlerime özellikle üniversite talebelerine böyle bir imkanı sunuyorum.. Bu yardımı direkt de yapabilirim böyle bir çekiliş üzerinden de yapabilirim diye düşündüm ve çekilişe karar verdim..!
Bu işte de en büyük ilham kaynağım