Kalbin secdesi, "azaların secdesi" gibi değildir. İnsanın azaları, yüzü ve elleri secdeye gider. Burası açık. Fakat azaları secdeye gittiği gibi secdeden gelir de. Yani insan ne kadar secdeye kapanıyorsa, o kadar da secdeden kalkar. Kalkmayacak olduğunu bilen kaç kişi secdeye gider? Azalar kalkabildikleri sürece secdeye kapanırlar. Kalp ise kalkmamak için ve kalkmamak niyetiyle secde eder. Bir kere secdeye kapanmaya görsün, bir daha kalkmaz, kalkmayı istemez, beceremez de zaten. Ey talip, asıl marifet kalbin secdesidir; azaların secdesinden maksat da kalbi secdeye davettir. Bak bakalım, kalbin hiç secde ediyor mu? "Secde de nedir?" diye soruyorsun. Bir kere daha söyleyeyim: Secde hiç olmaktır, hiçleşmektir. Hiçleşmek ise, bir daha asla kalkamayacağın bir biçimde yüz sürmektir toprağa! Sen bu secdenin izini, alınlarda değil, kalplerde ara! Şayet bir kalpte bu türden bir secdenin izini buluyorsan, hiç tereddüt etme, yüz süreceğin toprağı bulmuşsun demektir. O haldeyken bırak kalbin o kalbe secde etsin!
Para nedir?
“Demek paranın her kötülüğün kaynağı olduğunu düşünüyorsunuz,” dedi Francisco d’Anconia. “Peki, paranın kökünün ne olduğunu hiç sorguladınız mı? Para bir mübadele aracıdır. Ortada değiş tokuş edilecek ürünler, onları üretecek insanlar olmazsa, para da var olamaz. Para aslında, birbiriyle iş yapmak isteyen insanların, değere karşı değer verme
Reklam
"Sessizlik Dilin Bir Ânıdır..."
- "...Sessizlik bile kelimelere göre belirlenir! Bu sessizlik dilin bir ânıdır, susmak dilsizleşmek değildir; konuşmaktan kaçınmadır yani bir çeşit konuşmadır. Eğer bir yazar dünyanın herhangi bir görünüşü karşısında susmayı seçtiyse ya da ne demek istediğini pek güzel anlatan bir deyimle söylersek; bu görünüşü ” es geçmeyi” seçtiyse, o zaman ona üçüncü bir soru sormaya hak kazanırız? Neden şunun değil de bunun sözünü ettin ve madem ki değiştirmek üzere konuşuyorsun, neden şunu değil de bunu değiştirmek istiyorsun?"
Hâsılı, kader bahsinde herhangi bir cebrin olması söz konusu değildir. Hele ki ; “0,hanginizin daha güzel amel yapacağını sinamak için ölümü ve hayatı yaratandır”230 meâlindeki âyet-i kerîmeye rağmen “kader"i “cebir”le karıştırmak, “kâfirlerin inancı” diyerek yâhut Kur’ân’a muhâlif olduğunu iddia ederek reddetmek tahriftir. Zira Kur’ân’da
Sevgi Haklan bir niteliğidir. Çünkü Allah ‘onları sever’ buyurdu. Aynı zamanda sevgi ‘onlar da O’nu sever’544 ayetine göre yaratıkların da bir niteliğidir. Bu nedenle sevgi, Hakka nispet edilmesi ve Hakkın kendisiyle nitelenmesi nedeniyle, izzet özelliği kazanmıştır. Bu izzet özelliğiyle de sevgi yaratıklara yayılır. Böylelikle bu nispet, iki tarafta da bulunduğu yerde bir zelillik ve horluk meydana getirdi. Bu nedenle sevenin -sevilenin değil- sevginin izzeti altında zelil olduğu görülür. Çünkü sevilen bazen sevenin kölesi ve onun otoritesi altında ezilmiş biri olabilir. Bununla beraber sevenin onun karşısında zelil olduğunu görürüz. Bizim bildiğimiz, izzetin sevgiye ait olmasıdır, yoksa sevilene ait değildir! Müminlerin emiri Harun er-Reşid sevgilileri hakkında şöyle demiştir: Üç sevgili insan gem’imi ele geçirdi Kalbimin her yerine yerleştiler Bütün yaratıklar beni istiyorsa, bana ne! Onlar isyan ederken, yaratıklar itaat etse ne olur? Bu ise hevanın otoritesinden başka nedir ■ Onunla güçlendiler, benim otoritemden daha izzetli oldular! .
Bir pazar yemeğinde, her zamanki tavuğu keserken, o kurban havasına bürünerek, "Sen artık Hz. İsa'yı sevmiyorsun," diye fısıldadı "Asıl onu çok sevdiğim için gelmiyorum ayine." "Saçmalama." Babam beni savunmak istercesine, yüzünü tabağındar kaldırdı: "Saçmalamıyor. Kendi görüş açısını dile getiriyor." Böylece annemin dudakları daha da gerilirken, babamın bu daveti üzerine hissettiğim rahatsızlıktan, hep sevgi ve sevinç anlatılmasına karşın bu sevinç ve sevgiyi hiç bir yerde göremeyişimden, hatta onların hareket ve yüzlerinde bile bunu bulamadığımdan söz ettim, yoksula sadaka verdim ya da Afrika'da ölen çocuklar için alüminyum folyo toplama kampanyasına katıldım diye kendimi iyi hissedecek kadar küçülmediğimi söyledim. "İyi bir eylem yapmanın ne anlamı var?" diye sürdürdüm. "Peki, o halde yaptığım bütün öteki eylemler nedir? Ya hep iyiyimdir ve iyiyi yaşarım ya da hiçbir zaman iyi değilimdir. Ya her şey sevgidir ya hiçbir şey sevgi değildir. Emirle sevgi, bir parça aşk olmaz. Canım istediğinde giydiğim bir giysiye benzer bu." Konuşurken yanaklarımın yandığını hissediyordum; ilk kez büyük insan gibi konuşuyordum. Babam beni hoşnutlukla dinlerken annem hortlak görmüş gibiydi; yemeğini bitirir bitirmez teatral tavırlarla sofra toplamaya girişti.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.