İnsancıklar Dostoyevsky'nin ilk romanı. Bazı insanlar vardır, gösterir kendini, bilirsiniz bir şeyler olacak. Beklemeniz gerekmez uzun yıllar boyunca. İşte 23 yaşındaki Dostoyevski de böyle İnsancıklar'da. En sona yazacağım şeyi şimdi yazayım bari. O yaşında yazdığı böyle bir roman, nedense bana
Hayal kırıklığı!
Gerçek bir hayal kırıklığı!!
Okurken o kadar sıkıldım ki, oturup grafik çizesim geldi. Saniyelik heyecanlarımın geldiği o sayfaları belirtmek istedim. Çünkü yok denecek kadar azdı. Çok sıkıldım. Ateşin Varisi'ni ilk iki kitap kadar beğenmemiştim ama sonu çok dehşet verici bir şekilde bitmişti. O sonu okuyunca elimde olmadan
-Evet , dedi , daha daniskasını , en dik alasını , en modernini ve en pratiğini , seksen sekiz çeşidini , altmış dokuz numarasını , alafrangasını , alaturkasını , yağlısını , serbestini bilirim , ama ben yazar değilim. Yazı kudretim yoktur. Malum ya , bu işi allandıra ballandıra yazmalı. Öyle ki okuyanın ağzının suyu aksın. Takatten kesilsin ,
Okumak Ve Tüketmek-1
Hangi kitabı, neden, nasıl, ne sürede okumalıyız soruları, her birimizin zaman zaman zihninde gezinen sorulardır. Çoğumuz tam anlamıyla aç kurtlarız. Hem o kadar açız ki, elimizden gelse, sürahiden süt döker gibi, kafatasımızı açıp içine kitapları aktaracağız. Ama bu mümkün olmadığı için, biz de bari gözümüzü doyuralım diye
Şimdi ben bu kitap için ne yazayım... Neler söyleyeyim ki... Cümleler kursam bu kitabı tanımlamak için az kalır, hissettiklerimi anlatsam kelimeler tam anlamıyla hissettiklerimi karşılayamaz. Siz en iyisini oturun ve kendinizi Oğuz Atay’ın kalemine teslim edin... Çünkü başka yolu yok. Başka yol yok...