Denir ki, müziğin iyi yanı, etkisinin insanın bulunduğu her ruhsal duruma hitap edebilmesidir. Neşeli bir kişi duyduğu melodilerde neşe, kederli bir kişi ise keder bulur;
Pdf
Çok uzun zaman oldu konuşmayı bıraktık. Konuşuyoruz ama uzun uzun bir çay içip bir şeyler hakkında konuşmadık. keşke farklı olsaydı dediğim çok şey var anneme dair, hayata dair, kızdığım, üzüldüğüm, ağladığım. Ama hani çocuğunuz oluyor ya ne yaparsa yapsın ona kıyamıyorsunuz. Ben de anneme kıyamıyorum. Annem beni büyütmedi ben annemi büyüttüm. Bazen çekip gidesim geliyor, boğuluyorum ama yine yapamıyorum. Anneler keşke travmaları kadar, güzel şeyleri de bize aktarsaydı sevgi gibi, neşe gibi… beni annem karanlık bir dünyaya getirdi, mutsuz değilim ama mutlu da değilim… aslında fark da etmez…
Oysa insan neşeliyse genç, yaşlı, fakir, zengin olup olmadığının önemi yoktur: Mutludur. Bu nedenle, ne zaman olursa olsun, neşeye kapı açmalıyız. Zira neşe asla uygunsuz bir zamanda gelmez.
Sokrates, digerlerinin senin için yarattığı yoldan gidemeyeceğini söylüyordu.Yürümelisin ve YOLUNU YÜRÜYEREK OLUŞTURMALISIN.
Sokrates kabul edilmeyi talep etmiyor." Lütfen beni yalnız bırakın, benim sizi yalnız bıraktığım gibi.Lütfen benim özgürlüğüme izin verin.Ben sizin hayatınıza tecavüz etmiyorum siz de benim hayatıma tecavüz
Ah canım Werther’im! Kitap o kadar kısa ama o kadar da yoğundu ki halen etkisinden çıkamadım.
Sen ne güzel sevdin, ne güzel sevdiğinin her şeyine olağanüstü değer verdin. Onunla ilgili her şeyi o kadar güzel sahiplendin ki herkes böyle sevilmek ister. ❤️🩹
Ama hikâyenin başındaki umut ve neşe dolu adamın git gide solması, batan güneş gibi hazin bir hikayeydi benim için. İçindeki umut git gide soldu. Yaşama sevinci yerini karanlığa bıraktı.
Güneşin verdiği enerji gibi enerji dolarak yaptığı doğa yürüyüşlerini okurken ben de keyiflenirdim. Ama o güneş git gide solarak yerini umutsuz ve soğuk bir karanlığa bıraktı.
Senin yanında yaşlanıyorum, sensiz küçük bir kız çocuğuyum, ruhum da neşe dolu gülümsemeler var. Seninle ise koca bir karanlığın içine hapsoluyorum, seni severken kendimden çok ödün verdiğimi zannederdim oysa ben seni severken benden bir şey kalmadan sevmişim.
“O gece saçlarım ağarmaya başladı. Her şeye olan güvenimi kaybettim. Herkesten şüpheleniyordum. Dünyanın işleyişindeki tüm umut, sempati ya da neşe kavramlarına sonsuza kadar yabancılaştım. Bu gerçekten hayatımda belirleyici bir andı. Sanki kafam yarılıp açıldı ve o andan itibaren insanlarla kurduğum herhangi bir etkileşim, o yaranın acımasına neden oldu.”
Günler hep böyle geçecek,güneş hiç batmayacak, neşe de keder de hep aynı kalacak sanırız. İnsanoğlu aldanıştadır. Güneş batar,yağmur kesilir,kuşlar yuvalarına çekilir. Hiç ummadığın anda bir dalga gelip kayığı devirir.
Gençlik bir hayat devresi değil, bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir ancak ruh, heyecanların bitişiyle buruşur.
İnsan; kendine olan güveni kadar genç, kuşkusu kadar yaşlı, cesareti kadar genç, korkuları kadar yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz, insanları yaşlandıran ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikler fark ettikçe; beyni yeni şeyler keşfettikçe herkes gençtir.
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, oysa yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır!
W.E. GLADSTONE - S.Ulman