Sonra güneş batar ve bir top patlar.
Evin bütün görünüşü ve havası değişmiştir.
Aile, ebedi bir tablo gibi sofranın başındadır. Sofrada dünya nimetleri, her günkü nimetler değildir sanki. Sanki onlara ebedilik mayası karışmıştır. Gökten inmiş bir sofra...
Bütün bu umut kırıcı yol değiştirmelerden, şurada burada gelişigüzel dolaşmalardan sonra uysal bir liman, en sonunda rahatlayan ruhumun, döner fenerin yanından, sağlam bir mendirek üzerinden denize bakacağı liman gelecek mi?
Mutluluk, kendimi mutlu olmaya gereksinim olmadığına inandırmayı başardığım günden sonra yerleşti içime; evet, mutlu olmak için hiçbir şeye gereksinimim olmadığına inandığım günden sonra. Bencilliğin sırtına kazmayı indirdikten sonra...
Evet, insan sayısız nimetler içinde yüzdüğü hâlde, Rabbi'ne karşı çok nankördür; sahip olduğu nimetleri bilmez ve onlara şükretmez. Bunun sebebi, insanın gaflette oluşu ve nimetleri tefekkür etmeyişidir. Gerçekten bu insan gafil ve cahildir.
Ey gurbet ve yalnızlık ânımda biricik dostum ve yoldaşım!
Ey bana sayısız ni‘metler bahşeden veliyy-i ni‘metim ve gerçek koruyucum!
Ey sıkıntılı zamanlarımda üzerimden gam ve kederi kaldırıp, beni sevinçlere boğan!
Ey yardıma muhtaç olduğum her ânda imdâdıma yetişen!
Ey her çâresiz kaldığımda yegâne sığınağım!
Ey korku ve dehşet ânımda tek yardımcım!
Ey şaşkınlıktan kararsız kaldığım vakitlerde bana yolumu gösteren rehberim!