Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aziz Şehitler Ruhunuz Şad Olsun
01. ABDULLAH TAYYİP OLÇOK 02. ADİL BÜYÜKCENGİZ 03. AHMET KARA 04. AHMET KOCABAY 05. AHMET ORUÇ 06. AHMET ÖZSOY 07. AKIN SERTÇELİK 08. AKİF ALTAY
sayın Bakletti; siz Türkler’i tanımıyorsunuz. Dünyada Osmanlı Türk’ünden başka dini uğruna canını fedaya tartışmasız hazır bir millet ve asker yoktur.
Reklam
Takvayı en canlı haliyle yaşatan bir niyazı Davut Tâî şöyle söylemiştir: "Îlahi, senin derdin benden öbür dertleri sildi, götürdü. Benimle uykum arasına girdi."
KS: Zaman da insanlara bir hediye, bir emanettir ve çok iyi kul lanması gerekir. SO: Insan aynı şeyi yapmaktan, tabiatla ilişkisinin kesilmesinden sıkılır. Tatil, atalet" kelimesinden gelir: "atalet", işe yaramaz manasındadır. Bugün üçe, dörde bölünmüş bir hayatla karşılaştı yoruz. O eski devrin, bize has dönemlerdeki hayatın ve zamanın söz sanatıydı şiir, bambaşka insanlar yaşardı. Üstad Niyazi Sayın, Soănce bir sohbette, "Usküdar'da öyle adamlara rastladım ki hiç tanımasam da 'Bu adam bir Allah dostu, gidip elini öpeyim, derdim, demişti. Mütevazı ve dengeli bir hayat yaşayan insanın simasına, hareketlerine o hayat, dinginlik, huzur siner. Kalbin hali vücuda hâkim olur, inşallah öyle olur, vücut kalbe hâkim olmasın. Kalpte sekinet varsa o bütün fiillerinize siner, önce na zarlarınızdan görünür, bakışlarınızda onu hissedersiniz. KS: Literatürümüzde bunun karşılığı olarak kullanılan bir kavram var: otantik insan". Dilimize tam çevirecek olursak "halis insan". "sahici insan". Kendi fitratına, özüne sadık kalmış, göründüğü gibi olan, olduğu gibi görünen, değişik kıvamlara, renklere girmeyen insan. Bu toprakların yetiştirdiği Neşet Ertaş'ın çok güzel bir türk küsü var: "Cahildim dünyanın rengine kandım." Hepimiz dünyanın renklerine kaniyoruz. büyürken dünya kirleniyor, kalbimiz temiz kalırsa fitrata yabancılaşma mış, otantik insan oluyoruz. Niyazi Ustad'ımızın Üsküdar sokaklarında gördüğü insanların en önemli vasfı; yanlarına, dizlerinin dibine oturunca rahat etmenizdir.
Teşekkür
Kubbealtı Vakfı'nın kuruluşunun 50. yılı münâsebeti ile özel bir baskı olarak yayınlamayı düşündüğümüz kitaplardan biri de yazarı Ahmed Yüksel Özemre hocamız tarafından bir temliknâme ile Vakfımıza bağışlanmış olan Üsküdar'da Bir Attâr Dükkânı'dır. Bu seçimin sebebi 2020 yılının, kitaba konu olan attâr dükkânının sâhiplerinden Mustafa Düzgünman'ın
Sayfa 8 - Kubbealtı Neşriyat, 28. Baskı, 2020Kitabı okudu
-“Kolay ele geçenin değeri bilinmez sayın Hamilton.” -Maalesef öyle.
Sayfa 421Kitabı okudu
Reklam
Müttefik kuvvetlerinin geri çekilişlerini uzaktan takip eden Hamilton, bakışlarını General Lisle’ye çevirdi; yüzünden sanki üzüntü damlıyordu. - Başka ne yapabiliriz sayın Lisle? Bütün imkânlarımızı seferber ettik. Derin bir iç çeken Lisle cevap verdi: - Eski siperlerde tutunabilsek bari. Akşam karanlığı Gelibolu Yarımadası’nın tepelerine inip, denizin maviliğine karışırken, Hamilton’un yüz çizgileri derinleşmiş, bakışlarına ümitsizlik yerleşmişti. Dediği gibi, bütün imkânları seferber etmişlerdi; başka ne yapabilirlerdi?... Cebinden çıkardığı not defterine, hatıra defterine geçirmek üzere şunları kaydetti. “Evet, insan ruhunu yenmek gerçekten mümkün olmuyor. Dünyada hiçbir ordu bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Sadece bugün binsekizyüz şarapnel attık; onbinlerce piyade mermisi yaktık. Aylardan beri gece gündüz savaş gemilerimiz mevzilerini bombalıyorlar. Son derece hırpalanmış Türkler’i, koruyan Cenab-ı Allah’larından ayırmak için başka ne yapılabilir!...”
Neyzen Niyâzi Sayın, Sucu Ali Dede'ye sekiz sene hizmet etmiş. 1949 yılında bahriye eri olarak askere alındığı vakit gidip kendisine: "Dede'ciğim; himmet et de askerliğimi Deniz Müzesi'nde yapayım" niye niyâz etmiş. Ali Dede ise ona: "Sen Yavuz'a git de Amiral yazıcısı ol oğlum!" demiş. Niyâzi Sayın:
Baba keramet ehlisin biliyoruz ama bugünlük yeter :D
*** Nâfiz Hoca bir akşam Niyâzi Sayın'ı ziyârete gelmiş. Çay içerlerken: "Yâhû! Özbekler Dergâhı şeyhi Necmeddin'i özledim. Gelseler de sohbet etsek!" demiş. Bunu söyler söylemez kapı çalınmış ve Necmeddin Efendi, haremi ve oğlu, Niyâzi Ağabeyi ziyârete gelmişler. Nâfiz Hoca bu sefer: "Yâhû! Mustafa ile Ahmed de gelseler ne iyi olurdu!" demiş. Bu kelimeler ağzından çıkar çıkmaz kapı çalınmış ve gelenler Mustafa ve Ahmed Düzgünman imiş. Nâfiz Hoca bu sefer de: "Yâhû! Ne olurdu Tûfan ile Tâhir gelselerdi de enfiyeleriyle dalga geçseydik!" demiş. Nâfiz Hoca'nın ağzından bu kelimeler zuhûr eder etmez kapı gene çalınmış ve gelenler de Tûfan Ağa ile Tâhir Efendi'den başkası değilmiş. Niyâzi Ağabey'in odasında ise artık dönüp dolaşacak yer kalmamış. Bunun üzerine Nâfiz Hoca'nın dizine niyâz eden Niyâzi Ağabey: "Nâfiz Amca, oda ufak; ne olur buraya daha fazla adam doldurma!" demek mecbûriyetinde kalmış.
Neyzen Niyâzi Sayın, bir gün bana, bu dükkânın rahmânî füyûzâtının sebeb olduğu maddî ve mânevî müktesebâtını hamd-ü şükrânla ve cezbeyle, âdetâ gönlümü okuyarak, yâd ederken: "Yüksel'ciğim, biz bu dükkândan geçmemiş olsaydık şimdi yedi dükkân süprüntüsünden beter olurduk" demiştir ki elhak doğrudur!
Sayfa 34 - üsküdardaki attar dükkanından bahsediliyor :)
Reklam
Üstad Niyazi Sayın, yıllar önce bir sohbette, “Üsküdar’da öyle adamlara rastladım ki hiç tanımasam da ‘Bu adam bir Allah dostu, gidip elini öpeyim,’ derdim,” demişti. Mütevazı ve dengeli bir hayat yaşayan insanın simasına, hareketlerine o hayat, dinginlik, huzur siner.
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Üstad Niyazi Sayın, yıllar önce bir sohbette, "Üsküdar'da öyle adamlara rastladım ki hiç tanımasam da 'Bu adam bir Allah dostu, gidip elini öpeyim." derdim" demişti. Mütevazı ve dengeli bir hayat yaşayan insanın simasına, hareketlerine o hayat, dinginlik, huzur siner. Kalbin hâli vücuda hâkim olur, inşallah öyle olur, vücut kalbe hâkim olmasın. Kalpte sekinet varsa o bütün fiillerinize siner, önce nazarlarınızdan görünür, bakışlarınızda onu hissedersiniz.
Sayfa 115
Hem Eyüp'te hem de Karacaahmet'te böyle nice Allah adamı mevcut. Onların hiçbiri göçmüş de değil hani, hepsi Hayy idi Hû oldular. Bunların arasında meczubin denen o sırlı halkanın erleri de var elbet. Ünlülere değil de, biraz da ötelerin ünlülerine kafayı çevirince insanın karşısına çıkıveriyorlar ansızın. Mesela Abdi Baba çıktı karşıma. "Abdiyet makamı verilmiş ezelde ona, bu âlemde yaşadı halisane dervişane, dünyaya etmedi minnet, etmedi nefsine hizmet" yazıyor mezar taşında. Devam ediyorum kaybolarak, kenarları yeşil küçük bir mezar taşı, "4 tarikin sultanıydı, kendini âleme bildirmedi, adına tramvaycı dediler, kimse sırrını bilmedi" yazılmış. Okuya okuya gidiyorum. Sonra anlıyorum neden "Allah'ın casusları" denirdi böylelerine. Öyle kuvvetliydi ki dilleri, hâlleri, sözleri, Allah da sakladı onları kulların rağbetinden. Fazla rağbet başlarını yakabilirdi çünkü. Ama onlar çoktan yanmışlardı. İşte o 'yananlardan arasından Üsküdarlıları bir araya getirmiş Serhat Onur. Kubbealti Yayınları'ndan neşredilmiş Üsküdar'ın Meczupları'nın içindeki birçok anının aktarıcısı-ve dolayısıyla kitabın manevi mimarı ise Kutbü'n-nâyi Niyazi Sayın.
Sayfa 177Kitabı okudu
Sahile nakledilen yaralıların miktarı arttıkça, Queen Elizabeth’teki çelik muhafazalı yerinden dürbünüyle bakan Hamilton’un yüreği sıkılıyordu. Yanındaki De Robeck’e döndü: - Cehennem gibi değil mi? - Haklısınız sayın Başkomutan. - Mutlaka Alçıtepe’yi ele geçirmeliyiz. Aksi takdirde bu kıyımı nasıl sineye çekeriz!
Adana Emniyet Müdürünün Öldürülmesi: Bu olayda da sanık Adem Eroğlu'nun Sayın Alpaslan Türkeş'ten aldığı emri Adana'da gençlere infaz ettirdiği iddia edilmektedir. Fakat Adem Eroğlu da TAHLİYE EDİLMİŞ ve bütün bu bağlar da kendiliğinden kopmuştur. Yine iddianamenin en çarpıcı ve en inanılır delil kabul edilen CHP Senatörü Niyazi Ünsal'ın
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.