Müzeyyen gitti. Odanın eşiğinde, badanalı ayna, aynadaki diğer Müzeyyen ihtimali ve oda ile
kaldım. “Git oğlum,” dedim kendi kendime, “çık git, uza.”
Salona döndüm, toparlanacaktım. Boş gözlerle çevreye baktım. Ufaklığın resim karalamalarını
gördüm. Birlikte bir resim çizmiştik. Resimde, desenlerinde güleç güneşler taşıyan palyaço giysileri
giymiş birileri, bir meydanda dans ediyorlardı. Dans edenler bizdik. Ufaklık ile Avustralya’ya
gidecektik. Ben meydanlarda klarnet çalacaktım, ufaklık beline inen saçları ile dans edecekti. Para
toplayıp eve dönecektik. Müzeyyen’e günün muhabbetlerini anlatacaktık. Ufaklık okula gitmeyecekti.
Eğer, “ister gel, ister gelme” okulu var ise, oraya gidecekti. Sorusu olan ve cevap arayanlar bu
okula gidecekti. Biz ufaklık ile gidip, “Hocam bir sorumuz var,” diyecektik. Hoca bize, “Haydi sor
sor!” diyecekti. Biz de, “Hocam, yılanbalığı yılan mıdır, yoksa balık mıdır?” diyecektik. “Eğer yılan
ise niye balık ya da tam tersi?”
Doğar doğmaz bu dünyanın çamuru
Niye gördün kör olası gözlerim
Doluya çevrilmiş bahar yağmurun
Niye gördün kör olası gözlerim
Katil kulakların yardımcı sana
Bakarsın güzelden kötüden yana
Aslanın elinde kalmış ceylana
Niye baktın kör olası gözlerim
Şu yıldızdır bu güneştir deriken
Çok çekerim bende bu göz var iken
Bir balina bir ton balık yer iken
Niye gördün kör olası gözlerim
Mahzuni dünyaya doysan olmuyor
Yalanı doğruya koysan olmuyor
Seni elim ile oysam olmuyor
Niye gördün kör olası gözlerim
Aşık Mahzuni Şerif
Söz verdim kendime unutmak için
Bambaşka bir hayat kurdum olmadı
O sessiz vedanın o garip göçün
Sebebini hayra yordum olmadı
Dedim; olsun bu da Dünya halları
Rabbim ayrılıkIa sınar kulları
Ellerinle diktiğin o gülleri
Boya işinde çalışmaktan nefret ediyordu, ama pek çok insanın aksine çoğu kapana kısılmış değildi. Çocukları ya da herhangi bir sorumluluğu yoktu; hâlâ gençti, seçenekleri vardı. Balık tutmayı çok seviyorum dedi bana. Hedefim ölmeden önce elli eyaletin hepsinde balık tutmak. Otuz iki yaşındayım şimdiden yirmi yedisini hallettim. Florida’da
Biz niye kendi zamanlarımızı yaşayamıyoruz, niye hep başka zamanlar ve hep başka kendimiz? Ne bu ertelenen, bir tansık olma dileğiyle tansığın olmasını beklemek değil, özün tansığa dönüşmesini ummak ben'i ve biz'i tansık yapmak arzusu? 'Şimdi'nin karanlığı daha ne kadar üretilecek? Bu karanlıkta beslenen ruh kurtçukları daha ne kadar maledecek bizleri kendilerine? Bu kurtlar içten içe daha ne kadar uluyacaklar? Bu görünmez salıncakta daha ne kadar sallanacağız "Aya dokunmak istiyorum" tümcesini sessiz bir çığlık olarak yi- neleyerek. Bu huzur için çığlıklar ne köpekler toplumunda, kim duyar? Çığlıklar neden bu den sessiz? Bu balıkhaneler bu kancalar niye varlar, yüzlerimiz neden yüz bedenlerimiz niçin balık öyle asılı dururken ve dönerken ağır aksak?
2.kısım
Anlam sorunu
Hayatın anlamı nedir?" sorusu neredeyse her sözcüğü so- runsal olan ender sorulardan biridir. Bu, son sözcük için de ge- çerlidir, çünkü dünya genelinde dini inancı olan sayısız insan için hayatın anlamı bir "ne?" değil, "kim?" sorusudur. Kendini işine adamış bir Nazi, Adolf Hitler'in
İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki: Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Kırkı sağlığında, kırkı vefatından sonradır. Sağlığında olan kırk haktan onu bedenle, onu dil ile, onu kalble, onu da para iledir.
Bedenle olan hakları:
01- Hizmet ederek rızalarını almak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Ana-babasına hizmet edenin
Biz niye kendi zamanlarımızı yaşayamıyoruz, niye hep başka zamanlar ve hep başka kendimiz? Ne bu ertelenen, bir tansık olma dileğiyle - tansığın olmasını beklemek değil, özün tansığa dönüşmesini ummak- ben’i ve biz’i tansık yapmak arzusu? ‘Şimdi’nin karanlığı daha ne kadar üretilecek? Bu karanlıkta beslenen ruh kurtçukları daha ne kadar maledecek bizleri kendilerine? Bu kurtlar içten içe daha ne kadar uluyacaklar? Bu görünmez salıncakta daha ne kadar sallanacağız? “Aya dokunmak istiyorum” tümcesini sessiz bir çığlık olarak yineleyerek. Bu huzur için çığlıklar ne köpekler toplumunda, kim duyar? Çığlıklar neden bu den sessiz? Bu balıkhaneler bu kancalar niye varlar, yüzlerimiz neden yüz bedenlerimiz niçin balık öyle asılı dururken ve dönerken ağır aksak?
Hani sorarsın bazen bunca insan neden balık tutar yürürken yere bakar gece lambaları niye yakar; Yalnızlıktan işte..
Burada alan büyük, insanlar büyük, deniz büyük beklenti büyük. Egonu şişirirsen de şaşaalı duramazsın
Biz niye kendi zamanlarımızı yaşayamıyoruz, niye hep başka zamanlar ve hep başka kendimiz? Ne bu ertelenen, bir tansık olma dileğiyle - tansığın olmasını beklemek değil, özün tansığa dönüşmesini ummak- ben'i ve biz'i tansık yapmak arzusu? 'Şimdi'nin karanlığı daha ne kadar üretilecek? Bu karanlıkta beslenen ruh kurtçukları daha ne kadar maledecek bizleri kendilerine? Bu kurtlar· içten içe daha ne kadar uluyacaklar? Bu görünmez salıncakta daha ne kadar sallanacağız "Aya dokunmak istiyorum" tümcesini sessiz bir çığlık olarak yi neleyerek. Bu huzur için çığlıklar ne köpekler toplumunda, kim duyar? Çığlıklar neden bu den sessiz? Bu balıkhaneler bu kancalar niye varlar,
yüzlerimiz neden yüz bedenlerimiz niçin balık öyle asılı dururken ve dönerken ağır aksak?
Biz niye kendi zamanlarımızı yaşayamıyoruz, niye hep başka zamanlar ve hep başka kendimiz? Ne bu ertelenen, bir tansık olma dileğiyle - tansığın olmasını beklemek değil, özün tansığa dönüşmesini ummak - ben'i ve biz'i tansık yapmak arzusu? 'Şimdi'nin karanlığı daha ne kadar üretilecek? Bu karanlıkta beslenen ruh kurtçukları daha ne kadar maledecek bizleri kendilerine? Bu kurtlar içten içe daha ne kadar uluyacaklar? Bu görünmez salıncakta daha ne kadar sallanacağız "Aya dokunmak istiyorum" tümcesini sessiz bir çığlık olarak yineleyerek. Bu huzur için çığlıklar ne köpekler toplumunda, kim duyar? Çığlıklar neden bu den sessiz? Bu balıkhaneler bu kancalar niye varlar, yüzlerimiz neden yüz bedenlerimiz niçin balık öyle asılı dururken ve dönerken ağır aksak?
Terazi Kızı; 106 sayfa, 14 öyküden oluşuyor.
Camdan Kalp, Dolunay, Yaz Mevsimi Kadını 1, Yaz Mevsimi Kadını 2, Leandros'un Aşkı, Terazi Kızı, Antidepresan, Kurabiyeci Abla, Mavi, Sarmaşık, Melankoli, Rakı, Balık, Ayvalık, Annem' e, Yağmur Sonrası başlıkları altında öyküler.
Yaz Mevsimi Kadını iki ayrı başlıklı ama birbirinin devamı.
Her zaman dürüst biri olduğunu, bununla da gururlandığını biliyorum. Ama kendine tek bir soru sor:
İnsan niye gerçeği söylemek zorunda? Bizi böyle yapmaya zorlayan ne? Sonra içtenliği niçin bir erdem olarak görmemiz gerekiyor? Farz et ki, bir balık olduğunu, bizim hepimizin de balık olduğunu ileri süren bir deliyle karşılaştın. Onunla tartışır mısın? Ona yüzgeçlerin olmadığını göstermek için önünde soyunur musun? Yüzüne karşı ne düşündüğünü söyler misin? Hadi, söyle bana!"
"80 ihtilali öncesi...
Hacıhüsrev.
Çocuğum o zamanlar.
Abiler vardı, hava karardıktan sonra cami duvarına yazı yazıyorlardı, ellerinde koca koca Marshall boya kutuları olurdu.
Geceleri onları beklerdim, gizli gizli seyrederdim. Bi gece gördüler beni, ne arıyorsun lan burda deyip, çıkıştılar. Ben de onlara, boyanız bittiyse boya kutularınızı istiyorum dedim.
Niye diye sordular. Darbuka yapacağım abilerim dedim. Gülüp gittiler. Ertesi sabah, camiye benim için darbuka bırakmışlar.
Bakırdan, kocaman, güzel bir darbuka ... Sonraları sordum o boyacı ahilere, kim bıraktı diye ... Mahir Çayan'ın emriyle aldıklarını söylediler. O söylemiş arkadaşlarına, çocuğa darbuka alınsın diye ... Allah rahmet eylesin, ilk darbukamı Mahir Çayan almıştı yani ... İlk gerçek darbukam oydu." Kim bunları anlatan?
Balık Ayhan.
Sayfa 39 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu