Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Darbe ve tutuklanma Akşama doğru saat 7'yi geçiyordu , özel kalemden, tanıdığım bir ziyaretçimin geldiği bildirildi. Kendisini kabul ettim. Tanıdığım kişi, bazı subay ve komutanların görüşme talebini getirdi. Sadece, beni mutlaka görmek istediklerini söyledi. Gelen ziyaretçimde başka hiçbir bilgi yoktu. Haberi getiren kişi, eve varış saatimi
"Sonra o ilk meş'um soruyla kopuş başlar: Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı? Bu masumane görünen soru, içinde korkunç bir gizli argüman barındırmaktadır: Bu da sevginin ölçülebilir bir şey olduğu iddiasıdır. Biliyor musunuz, çocuk o güne kadar bunu hiç düşünmemiştir bile. O hayatı ve hayatın bir parçası olarak kendisini ve diğerlerini doğallıkla sevmektedir. Ne ki, birden tartmaya başlar... Annemi mi daha çok seviyorum babamı mı?" "Ana gibi yâr olmaz," dedi Şaban bilgece. Anladığım kadarıyla Savuray Bey bu konularda epey bir lambayı yakınıştı ve dışarıdan gelen hiçbir müdahale onu durduramıyordu. "Ve bir kez sevgiyi tartmaya başladınız mı kaçınılmaz biçimde onu araçsallaştırır, sevginizi silah olarak kullanmayı öğrenirsiniz! Ve sonra okulu ele alalım... Çevresine karşı derin bir ilgi besleyen çocuk zaten her şeyi keşfetme arzusu içindedir, ama okulla birlikte işin içine notlar girer. Ve bu noktadan sonra çocuk öğrenmek için değil not almak için okumaya başlar ya da anne babasının sevgisini kazanmak için ya da iyi bir karne getirirse kendisine alınacak bisiklet için... Böylece gerçek benliğiyle ideal benliği arasında giderek büyüyen bir uçurum oluşur. İdeal benliğini gerçekleyemeyen insanın hastalanması da kaçınılmazdır."
Reklam
Almanya’ya Türk Dersleri Önemli Bir Medya Olayı Olarak Türk Bağımsızlık Savaşı, 1919-1923 Alman milliyetçiler için I. Dünya Savaşı ve Alman-Osmanlı ittifakı, kıyamet ölçeğinde bir felaketle sonuçlandı -gerçek anlamda bir kıyamet, çünkü zamanın yergi dergilerindeki görseller Almanya’nın üzerinde mahşerin atlıları tasvirleriyle, Almanya’yı
Almanya’ya Türk Dersleri Önemli Bir Medya Olayı Olarak Türk Bağımsızlık Savaşı, 1919-1923 Alman milliyetçiler için I. Dünya Savaşı ve Alman-Osmanlı ittifakı, kıyamet ölçeğinde bir felaketle sonuçlandı -gerçek anlamda bir kıyamet, çünkü zamanın yergi dergilerindeki görseller Almanya’nın üzerinde mahşerin atlıları tasvirleriyle, Almanya’yı
4. “Hadîsler de Kur’ân gibi uyulması gereken şeyler olsaydı, onlar da Kur’ân gibi yazılırdı. Hz. Peygamber Kur’ân’dan başka şeylerin yazılmasını yasaklamıştır. Bu da uyulması gerekenin Kur’ân olduğunu gösterir.” İlginçtir! Bu örnekte sünnete uymayı reddetmek için hadîslerden delil getirilmiştir. Bu çifte standartlık bir yana Hz. Peygamber’in
Markopaşa · 12 Mayıs 1947 · Sayı: 21 " Bir Matbaa Versen, İmdadıma Gelsen'' ana başlıklı yazının konusu bir Türk müziği konseri eleştirisidir. Konserde son şarkıyı Markopaşa söylemiştir: "...En son şarkıyı Markopaşa kart ve çatlak sesiyle Recep Peker'in önünde diz çökerek okudu: Titrer yüreğim her ne zaman yadıma gelsen Kan
Reklam
Not alalım bunu;
Parlak bir taşın çekiciliği var sadece ve öyle bakıyorsunuz insanların yüzüne. Ama acı ne dokunmayla ne bakmayla anlaşılmıyor. Cesaretiniz varsa kısa bir an bile olsa hissetmeye çalışın. Ne yaşadığına bakın. Ne yaşadığına önyargısız ve “Ben olsaydım öyle yapmazdım” demeden bakın. Yaralar iğrenç değil;yaralara iğrenerek bakmanız iğrenç. Birini yaralamaktan zevk almanız ve bunu önemsememeniz iğrenç.
Örneğin "iyi öğretmenler"i ele alalım. Soru sormamıza izin verirlerdi. Bunu yapmak çok kolaymış gibi! Parmağını kaldırdığın an bütün başlar sana döner ve herkes, biraz kalın kafalı olduğunu anlayıverir; parmak kaldırmak yüreklilik ister. Anlayamadığını bir kez, iki kez itiraf edersin. Ya sonra? Üçüncüsünde herkes sıkılmaya başlar, dördüncüsünde de kızmaya. Öğretmen konuyu tekrar tekrar anlatırken daha önce konuyu anlamış olanlar zaman kaybederler. Oysa, iyi öğrenciler soru sorduğunda bu davranışları terbiyesizlik sayılmaz. Sen de öğretmeni onlarla baş başa bırakır, sıkıntıya katlanamayacağın için boşverirsin, anlamış gibi yaparsın, kopya çekersin, öğretmenin not defterini araklayıp notlarını düzeltirsin. Bütün bunlar kötü davranışlar mı?
İster anaokulu olsun ister lise, okul korkaklığı ve alçaklığı yüreklendirir. Bunun için kimseyi suçlayamayız. Sürü anla­yışını yaratan okulun kendisidir. Örneğin "iyi öğretmenler"i ele alalım. Soru sormamıza izin verirlerdi. Bunu yapmak çok kolaymış gibi! Parmağını kaldırdığın an bütün başlar sana dö­ner ve herkes, biraz kalın kafalı olduğunu anlayıverir; parmak kaldırmak yüreklilik ister. Anlayamadığını bir kez, iki kez itiraf edersin. Ya sonra? Üçüncüsünde herkes sıkılmaya başlar, dör­düncüsünde de kızmaya. Öğretmen konuyu tekrar tekrar an­latırken daha önce konuyu anlamış olanlar zaman kaybederler. Oysa, iyi öğrenciler soru sorduğunda bu davranışları terbiyesiz­lik sayılmaz. Sen de öğretmeni onlarla baş başa bırakır, sıkıntıya katlanamayacağın için boşverirsin, anlamış gibi yaparsın, kopya çekersin, öğretmenin not defterini araklayıp notlarını düzeltirsin. Bütün bunlar kötü davranışlar mı? 
Sayfa 96 - Ayrıntı Yayınları
21 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.