Müslüm baba (rahmetullahi aleyh) bir programda, şöyle diyor...
- Valla babacım, oruç tabiki önemli bir mesele, sebebine gelince...
- seyirci gülüşür.
Sonra, baba tekrar devam eder.
- Evet efendim! Gerçekten önemli bir mesele, çünkü İslam'ın şartında... Beş şartından birisidir oruç tutmak. Bazen işte, bu işlerimiz sebebiyle ihmal edebiliyoruz, Allah affetsin. Fakat bu sene İbrahim, tutacağım bu yıl, tutacağım. Evet şartlar ne olursa olsun...
Nur içinde yat güzel insan. Değerini bilemedik.
#ramazan #oruç #rahmet
Ölüm...
Bazen neyin ne zaman olacağını bilemezsin.
Hayatın ne kadar uzun yada ne kadar kısa olacağını da kestiremezsin, olduğu gibi yaşarsın hayatı.
İki gün, iki hafta, iki ay ,iki yıl önce gördüğün arkadaşını artık bir toprak parçası olarak görürsün.
Herşeyin bir sonu vardır. En çok da güzel giden hayatların hikayesi ilk sonlanır çünkü gözünden sakındığındır. Her olayın bir nedeni vardır. Bir ölüm de sebepsiz değildir. Kaderdir diyip geçmek isteyen kendini kandırır. Bu düpedüz bir katliam , bir cinayet.
Hayatın baharında daha bir sürü hayalleri olan bir insan nasıl olur da yüzündeki gülücük bir gecede solabilir. Nasıl birden bire ortadan yok olabilir. Bu yüzden küs kalmayın sevdiğinize onu hep sevdiğinizi söyleyin. Kaybetme korkusu hep içinizde kalsın. Bazen neyin ne zaman olacağı bilinmez .
En çok da bu korkutuyor işte...
Yüzündeki mutluluğu söndürenler yaşadığın acının bin kat daha fazlasını yaşasın. Sen bu sonu hâk etmedin... Nur içinde yat dostum😔
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
VİCTOR HUGO'NUN SÖYLEVİ
Victor Hugo 
Voltaire 
Kandid ya da İyimserlik
ViCTOR HUGO'NUN SÖYLEVİ
Yüz yıl önce bugün bir insan ölüyordu. Ölümsüz olarak ölüyordu. Sırtında yılları, eserleri, sorumlulukların en önlüsünü ve en korkuncunu, yani insan vicdanını uyarıp düzeltmiş olmanın sorumluluğunu yüklenmiş olarak gidiyordu. Lânetlenmiş ve kutsanmış, geçmişce lânetlenmiş, gelecekce kutsanmış
Bugün aramızdan ayrılalı tam 4 yıl oldu Annem... Seni her şeyinle çok özlüyor kızın... Nur içinde yat güzel annem.
#01.05.2019#
Birkaç sene evvel bir müslüman, Toronto şehrinde yat limanı ticareti yapan ve hayatını denizlerde geçiren bir kimseye, okuması için bir Kur'an tercümesi hediye etmişti. Bu denizci, İslâm tarihi hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi. Fakat Kur'an'ı okuyunca son derece tesiri altında kaldı. Kur'an'ı kendisine hediye edene:
"(Hz.) Muhammed bir denizci miydi?" diye sordu. Zira bu zât, Kur'ân'ın tasvirlerinden son derece etkilenmişti. Çünkü kendisi denizdeki fırtınaları yaşayan biriydi ve denizdeki fırtınayı yazıya döken kimsenin de aynı şekilde bu fırtınayı yaşaması gerektiğine inanıyordu. Şu âyetteki tasvir ise, bir kişinin denizdeki fırtınayı sırf zihninde tasarlayarak yazabileceği bir şey değildir:
"Yahut o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları derin bir denizdeki yoğun karanlıklara benzer. Öyle bir deniz ki onu, dalga üstüne dalga kaplıyor.. Üstünde de koyu bulut. Üst üste binmiş karanlıklar.. İçinde bulunan insan, elini uzatsa neredeyse kendi elini bile göremiyor. Öyle ya, Allah birine nur vermezse artık onun hiçbir nuru olamaz!" (Nur, 24/40)
Bu tasvir, ancak denizdeki fırtınanın nasıl olduğunu gayet iyi bilen biri tarafından yazılmış olmalıdır. Bu sebeple:
"Hayır, Hz. Muhammed bütün hayâtını çöl ikliminde geçirmiş olan bir insandır." denildiğinde şaşkınlığı iyice arttı. Ömrünü denizlerde geçirmemiş bir kimsenin bilemeyeceği tasvirler, en güzel şekilde Kur'ân'da mevcuttu. O hâlde Kur'ân, her şeyi bilen bir kudret tarafından vahyedilmiş olmalıydı. Bu düşüncelerle vakit kaybetmeden İslâm'ı kabul etti.
Sayfa 159Kitabı okudu
