denize bulaştım. bunu ellerimin maviliğinden anlıyorum..
denize bakıyorum, tersine bir yaşamanın tadsızlığı bir hüzün olarak alıyor içimde yerini bu yüzden meyve suyu içiyorum durmadan ve galiba bu yüzden durmadan seçimlere gidiyorum ayı oynatanları seyrediyorum, dağın dizginlerini, bilmeden satın alıyorum salon çiçeklerini ve sanırım bu ilk bende olmuyor, çünkü denize bulaştım. bunu ellerimin
Aşkına delil olsun diye bir yorgan iğnesinin ucunu kaynatıp sonra mürekkebe batırıp koluna kızın isminin baş harfini işledi. Omzundaki mavili kırmızılı kabarık dövme pek şık durmadı ama adamın anasını ağlatan acıya dayanarak o dövmeyi yapabildiği için itibarı arttı. Bütün bunları yapmasına rağmen gidip Zehra’ya tek bir kelime söyleyemedi o ayrı mesele. Kendi kendine dövme yaparken insanın gözünden damla damla yaş akıtan o acıdan daha büyüğü, içindekini söyleyememek acısıdır. Her sabah, âşık olduğu kızın yanı başında durup da bir tek laf edememenin acısına dayanan bu çocuk için, ucu ateşli yorgan iğnesini değil yüz sefer, bin sefer bile koluna batırması dert değil. Derdin büyüğü söyleyememek...
Reklam
...Bana dadılık etmek için işe alınmıştı ama hizmetçiler arasindaki sürtüşmeler, işten ayrilmalar sonucu, evimizin demirbaşlarından olmuştu.Kaç yaşındaydı? Senin uştüne vazife değil.Senden iyi bilecek kadar yaşlıyım.Bu konu kapansin artık.Kendi hayatı hakkında birsey sorulduğunda, hemen kapatırdı.Kendimi kendime saklarım, derdi.Bu davranişı ne kadar basıretli, akıllıca gelirdi bana o zamanlar.Şimdiyse ne kadar cimrice olduğunu düşünüyorum.
- Aman beyim sizde de avcılık var mı? - Biraz... - Bu derdin azı, çoğu olmaz. Hangi avı seversiniz? - Yaban ördeği. - O da iyidir ama ille tazıyla tavşan avı... Tazıyı saldınız mı? Peş peşe takılırlar. Tazı aman yetişti dersiniz. Tavşan şaşırtma verir. Tazı ileri doğru yirmi adım fırlar. Döner. Tavşan gerisin geriye yolu tutmuş, elli adım ara bırakmıştır. Tazı toprağa kapanır. Sanki tavşanda bir ip var, tazıyı kendisine çekiyor mübarek. İşte o sırada, beyefendi, ömür çarkı dururmuş derler eskiler... Ömür çarkı deveran etmezmiş. Tazının nefesi körük gibi işler beyim, nefesin hışırtısı yaklaşınca tavşana Rabbim bir gayret verir. Hayvan sanki kopar. Tavşana aptal derler. İnanmayın. Çok akıllıdır. Mahsustan, tazının ayakları yorulsun diye, taşlı yerlere, ağaçlara doğru kaçar. Tazı düz yerde avı alır. Tavşan şaşırtma verince kendini taşa, ağaç gövdesine vurup parçalayan tazıyı çok görmüştüm. Yani, beyim tavşan avı erkekçedir, ya tazı kazanır ya tavşan. Sizin o tarafta keklik avı yokmuş, öyle duydum. - Yoktur.
Sayfa 246 - Telgrafçı Abbürrahim, 2Kitabı okudu
Wyndham Deedes ve eşkıyalık Tuhaf bir tesadüf, Eşref’in, aksi hâlde karanlık kalacak bu dönemdeki faaliyetlerinin anlaşılmasına imkân tanır. Eşref, ilki İzmir’de ve ikincisi Birinci Dünya Savaşı sırasında Kahire’de olmak üzere iki mühim noktada kendini, Wyndham Deedes isimli şahsına münhasır bir İngiliz rakiple karşı karşıya bulmuştur. East Kent
DEEDS VE SAMİ KARŞI KARŞIYA
Deedes 1912’deki ziyareti sırasında bölgede faaliyet gösteren çetenin liderini “Hükûmetin kendisini bir kan davası cinayeti ve diğer suçlardan aradığı, ‘çetecilik yapan’ eski bir polis ve jandarma subayı” olarak tanımlar. Bu tanım Sami’ye pek iyi uymaktadır. Oyunun rakip taraflarında olsalar da Deedes, Sami’den oldukça etkilenmişti. Ustaca icra
Geri13
36 öğeden 31 ile 36 arasındakiler gösteriliyor.