Okuyun...
Yıl 2018... Yaşasaydı 36 yaşında olacaktı. 1982 yılında Bitlis’te başlayan hayatı 2004 yılının Mart ayında İstanbul’da sonlandırıldı. Töreye kurban edilmişti. Akrabası tarafından tecavü­ze uğramış ve hamile kalmıştı. Tecavüz eden kişi teyzesi­nin oğluydu ve aynı zamanda Güldünya’nın halasının kı­zıyla evliydi. Aşiret bir araya gelmiş ve
Mutsuz değildi; daha doğrusu, artık mutsuz bile değildi...
Sayfa 18 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
gitmeseydim bunlar gene olur muydu? Bazı şehirler tanıdım çünkü. Önce anlamadım insanları. Sonra da ne yaparsam yapayım anlayamayacağımı anladım. Daha kendimi bile anlamazken... Azınlıkla güldüm, eğlendim; çoğunlukla gülüyor, eğleniyor gibi yaptım. Kısmen de astım suratımı, oturdum aşağı. İşte o zaman da fark ettim ki kimsenin umrunda değil! Ondan
"... daha yazacak birçok seyler aklıma geliyor... Ne faydası var?.. Oturup saatlerce konuşsak gene bitecek gibi değil. Hâlbuki biz beraber yaşamaya başladıktan sonra ne kadar az konuştuk... Birbirimize söyleyecek bir şeyimiz yok muydu? Neden?.. Neden uzun uzun dertleşmedik? Belki o zaman birçok şeyler başka türlü olurdu...
Zaten birçok Türk evinde böyle bir suskunluk vardı, geçmiş konuşulmazdı. Sanki o korkunç olaylardan söz etmek, her şeyi yeniden başlatacakmış gibi... Türkiye’de hemen her konuda, her kurumda sorunların çözülmesinden çok üstünün örtülmesine öncelik verilmesi, acaba bu alışkanlığın sonucu ortaya çıkan bir durum muydu?
En iyi yıkıcıdır cesaret: merhameti de yıkar. Ama en derin uçurumdur merhamet: insan ne denli derinine bakarsa yaşamın, o denli derinden görür acıyı. Oysa en iyi yıkıcıdır cesaret, saldıran cesaret: ölümü bile yıkar, çünkü der ki: "Bu muydu yaşam? Pekâlâ! Yeni baştan!"
Sayfa 154 - Türkiye iş bankası kültür yayınları. 26. Baskı.Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.