Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İran, Pakistan, Çin ve Orta Asya Sovyet cumhuriyetleri arasında kalan bu dağlık ülkede komünist eğilimli, etkin ve hırslı hareketler vardı ama toplumsal bakımdan muhafazakâr ve her türlü vabancı müdahalesine son derece düşman Müslüman nüfusun içinde çok azınlıktaydılar. Bu militanların tek başlarına bırakıldıkları takdirde iktidarın dizginlerini
Sayfa 113 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
Reklam
Bana birşey olmadı memur Starling. Ben oldum. Beni bir dizi etkiye indirgeyemezsiniz.Davranışı iyi ve kötü diye ayırmışsınız. Herkese ahlaki bir onurluluk donu giydirmişsiniz. Hiçbir şey kimsenin kusuru değildir. Bana bakın, memur Starling. Bana kötü olduğumu söylemeye dayanabilir misiniz? Ben kötü müyüm, memur Starling? “Sizin yıkıcı olduğunuzu sanıyorum. Benim için ikisi aynı şeydir.” “Kötü sadece yıkıcı mıdır? O zaman fırtınalar kötüdür eğer iş bu kadar basitse. Sonra yangın var, dolu var. Sigortacılar hepsini ‘Tanrının işleri’ adı altında toplar. “İsteyerek…” “Ben vakit geçirmek için yıkılan kiliseleri toplarım. En son Sicilyadakini gördünüz mü? Şahane bir şey! Kilisenin cephesi özel ayin sırasında altmış beş büyükannenin üstüne düştü. Bu kötülük müydü? Eğer öyleyse, kim yaptı? Eğer yukardaysa, bunlara bayılıyor demektir, memur Starling. Tifo ve kuğular… hepsi aynı yerden gelir.”
Parçalanmış çocuğunun kolunu bir elinde tutan, diğer elindeki çöp poşetine de geriye kalanları dolduran, dehşet dolu gözleriyle kalabalığın ve ambulansların arasında bir sağlık çadırına koşan o adam, koşarken de "çocuklarım öldü, tüm çocuklarım!" diye bağıran o adam, çocuğunun parçalarını birbirine dikip tekrar hayata mı döndürmek istiyordu o an? Bir umudu mu vardı acaba hâlâ? Parçalanmış bir çocuğun ekmek yiyemeyeceğini unutmuş muydu sence? Ya da bize, biz tüm uzaktan seyredenlere göstermek mi istiyordu başına gelenleri? Ya da o an o adam, belki de, hiçbir şey düşünmüyordu. O adam sadece koşuyordu. Bilmiyorum... Gerçekten bilmiyorum. Ayaklarımızın bastığı, adına medeniyet dediğimiz şey, tarihin doldurduğu bir ceset havuzundan ötesi değil. Oyuncakçı dükkânlarını dolduran pilli bebekleri üreten bu gelişmişlik, dünyanın tüm dükkânlarına sığmayacak kadar bebeğin ölümüne de sebep oluyor. Midem bulanıyor o oyuncak bebekleri gördükçe artık. En masum şeyleri üretenlerle, bir hastaneye fırlatılan füzeyi üretenler neredeyse aynı şirketler, aynı çevreler. Elbet milyonlarca güzel insan da var yeryüzünde ama güzelliğin o kırılganlığı, o korkaklığı, o hızla kirlenmesi herkesi sadece seyirci yapıyor işte. Durduk, izliyoruz ve kahroluyoruz. Kahrolmak vicdanın sadakasıdır demişiz de sanki, sadece kahroluyoruz işte.
Sayfa 9 - Kaan KoçKitabı okuyor
Hitler doğmamış olsaydı babamla benim aramdaki bu çatlak oluşur muydu bilemiyorum. O durumda, İkinci Dünya Savaşı nın tehlikeleri bunu kaçınılmaz kıldı. Bizim Essex banliyösünü terk edip uzak bir Devonshire köyüne gitmek zorunda kaldık ve orada benim bütün gizli özlemlerim rüyalarımda bile göremeyeceğim şekilde gerçek oldu. Devon'daki kendi yeni dünyamda, sonsuz doğal şeylerle dolu Amerika'mda babamın engellenmiş ve sıkıştırılmış ağaçlardan oluşan küçük koleksiyonunu unutmaktan mutluydum.
Sayfa 14 - Ayrıntı Yayınları
Tarih gerçekten de tekerrür ediyor, insan ilişkileri bile olsa ;)
Hiç tanımadığı bir erkeğe bu kadar serbest bir insanla mektup yazan bir kızın kadınlık kimliğinin pek de güvenmeye değer olmayabileceğini düşündü bakalım yazdığı şeyler hep doğru muydu? bu kalem böyle şeyleri ilk defa yazmışa benzemiyordu mektup Usta işiydi yol yordam bilmenin saflığına bürünmüş o Cümleler içinde ne aldatıcı sözler vardı
Reklam
Mutluluğu batsın dedim öfkeyle. ‘’Böyle insanın gözüne sokarcasına mutlu olmak ve duygularını arsızca sağa sola saçmak utanmazlık. Böyle bir taşkınlık,böyle bir münasebetsizlik karşısında ben olsam çıldırırdım. Adamın mutluluk gösterileriyle ve insanı öldüren canlılığıyla karısını ağır bir mutsuzluğa sürüklediğini görmüyor musun?’’
Mahremiyet
-Bana bütün bunları anlatmak istediğinize emin misiniz? -Neyi -Anne babanızı, paranoyaları... -Ne anlatıyorum ki size ben? Hiçbir şey. Ben size Tanrı'nın, herkesin bildiği şeyleri anlatıyorum. Annemle babam ölümleriyle meşhur olacaklar. Bu benim onlar için hazırladığım anma töreni olacak. Size tüm bunları anlatırım, babamın bacaklarının
Eşyalar
Annesinin bu sözlerini dinlerken Gregor insanlarla doğrudan iletişim kurma eksikliğinin, buna bağlı olarak da aile içinde sürdüğü tekdüze hayatın aklını bu iki ay içersinde karıştırmış olduğunu anladı; çünkü odasının boşaltılmasını gerçekten isteyebileceği düşüncesini kendine başka türlü açıklayamazdı. Gerçekten de sıcacık, miras kalmış eşyalarla dolu, rahatça döşenmiş odasını, her yöne özgürce sürünebileceği; ancak aynı zamanda da ona geçmişte bir insan olduğunu hızla ve tamamen unutturacak bir mağaraya dönüştürmek istiyor muydu? Daha şimdiden insan olduğunu unutmak üzereydi neredeyse ve sadece annesinin o uzun zamandır duymadığı sesi onu kendine getirdi. Hiç bir şey odadan çıkarılmamalıydı; her şey kalmalıydı; eşyaların kendisinin şu anki durumu üzerindeki olumlu etkilerinden yoksun kalmamalıydı ve eğer o anlamsız sürünmelerini eşyalar engelliyorsa da bunun bir zararı yoktu, aksine çok yararlıydı.
Bu şeyin bir insan beyni olması mümkün müydü? Doğaya karşı savaş açıp galip gelen, yeryüzünün derinlerine dalan, güneş ve ayla yörüngeye oturan, kayaları parçalayıp dağları yerinden oynatan ve dünyayı yok etmek üzere atomlardan ateş çıkaran o kudretli insan aklı, elimdeki bu nemli, yumuşak et parçası mıydı yani?
Sayfa 23 - EverestKitabı okudu
Reklam
Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı?
“Tanrı'nın, varlık yaratılmadan önce tek başına var olduğu söylenir; orada kendi içinde, mutlulukta, yücelikte mükemmel olarak kalabilirdi. O halde, hayırseverlik adına şunu sorma hakkımız vardır: Kendisi mutlu olan Tanrı, neden büyük çoğunluğu sonsuza kadar ve umutsuzca sefil olacak bir varlık ırkı yarattı? Bu sevgi miydi? “İnsanı kendisini yüceltmesi için yarattı.” Ama sadece onun yüceliği için acı çekecek olanları yaratmak sevgi dolu muydu? Bu daha ziyade devasa, akıl almaz bir bencillik değil miydi?”
Geçmişten...
Isla tek başına kaldı. Eline baktı. Hemen aşağısında küçük bir kan birikintisi oluşmuştu. Demirci kanın kokusunu alabiliyor muydu? Yoksa o bir yaratık mıydı? Gözleriyle yağmurun içini taradı ama hiçbir şey göremiyordu. Temel içgüdü ve eğitimle kafasına kazınmış tek bir düşünce vardı zihninde.. Kaç !
Sayfa 209 - ParolaKitabı okuyor
İkisi sürekli birlikteydiler ama birbirleriyle hiç konuşmuyor gibiydiler.
Vay biz maymun mu imişiz?
Dur behey kan dökücü insanoğlu! Maymunun bu işe erecek kadar aklı olup konuşabilse bu akrabalığı kabul etmemek için senden önce o hayvan telaşa düşer.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.