Kitap gerçekten çok güzeldi. Ben, kitaptan çok güzel şeyler bekliyordum. Kesinlikle beni yanıltmadı.
Kitapta Eleanor'un hikayesini okuyoruz. Sıradan bir işi, sıradan bir yaşamı vardır Eleanor'un. İşe giderken her gün aynı kıyafeti giyer, öğle yemeğinde aynı yemeği yer ve her cuma işten dönerken hafta sonu evde içmek için iki şişe votka alır. Belli günlerde annesi ile telefonda konuşur. Yüzünde yara izi olan, annesi tarafından çirkin ve beceriksiz görülen bir kadındır Eleanor. Rutin yaşamı devam ederken biri ile karşılaşır. Annesini gururlandırmak, monoton yaşamını değiştirmek için bu karşılaştığı kişinin peşine düşer.
Kitap başından sonuna kadar harikaydı. Eleanor'un çocukluğunu ve şimdi ki halini, yani hayat hikayesini okumak çok güzeldi. Yaşamış olduğu sorunları çok güzel yansıtmış yazar. Bu sorunlarla baş etmesi, sonunda ise bütün bunlara rağmen, aslında ihiyacı olan şeyin bambaşka bir şey olduğunu görmesi güzeldi. Kitapta aşkı, dostluğu, yalnızlığı ve yalnız bir kişinin neler yaşayabileceği çok güzel vurgulanmış. Dısarıdan bakınca mutlu görünen ancak yalnız olan bir çok kişi var. Bu kitap tam da bunun üzerinde duruyor. Hayatın her noktasında herkesin konuşacak bir dosta ihtiyacı oluyor. Eleanor'un da öyle. Herne kadar inkar etsede...
Başlarda kitap biraz durağandı. Ancak ilerleyen kısımlarda daha hızlı ilerledi. Son yüz sayfası muhteşemdi. Çok dokunaklı ve çok güzel bir kitaptı. Kitaba bir şans vermenizi öneririm.