“Yazmak beni biraz olsun rahatlatıyor, ama çözüm olmuyor…” diye başlıyor Oğuz Atay’ın Günlük adlı eseri. Bu kitap, Atay’ın hayatı boyunca yaşadığı içsel çatışmaları, düşüncelerini ve edebiyat dünyasına dair görüşlerini aktardığı kişisel bir anlatıdır. Atay, yazdığı bu günlükte hem kendini hem de çevresindeki insanları, hayatı, edebiyatı ve toplumu sorgular. Kimi zaman yazarlık kaygılarını, kimi zaman içindeki yalnızlığı, hayal kırıklıklarını ve beklentilerini dile getirir. Yazmak onun için bir kaçış ve kendini ifade etme yolu olur, ama bu yol aynı zamanda onun acılarını da yüzüne vurur. Günlük boyunca onun hem karamsar hem de umut dolu hallerine şahit olursunuz. Bazı satırlarda hayatın ne kadar anlamsız olduğunu düşünür, bazı satırlarda ise yazdığı eserlerin ona verdiği mutluluğu paylaşır. Kendi eserlerine ve onları yazarken yaşadığı sürece dair çok samimi itiraflar vardır. Aynı zamanda dönemin edebiyat dünyasına yönelik eleştirileri ve edebiyat anlayışı da dikkat çeker. Atay, kendini anlamaya ve çevresindeki dünyayı çözmeye çalışırken okuyucuya da sorular yöneltir, sanki bu günlüğü okuyan herkesle konuşuyormuş gibi hissedersiniz. Günlük, bir yazarın iç dünyasına açılan bir kapı gibidir. Oğuz Atay’ın hem insani zaaflarını hem de yazarlık tutkusunu tüm açıklığıyla gözler önüne serer. Bence bu eser, yalnızca bir yazarın kişisel yazıları değil, aynı zamanda bir dönemin, bir insanın ve bir içsel mücadelenin derin bir yansımasıdır. Herkes, bu günlüğü okurken kendi hayatına dair bir şeyler bulabilir.