Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
sorumluların, vebali olanların, unutanın, unutturanın awk..
1- youtu.be/FsEFe8q4XAg?si=... 2- youtu.be/pToTXZfviko?si=... 3- youtu.be/qyjY1GLWXfk?si=... 6 şubat depreminde eşi ile 3 çocuğunu kaybeden depremzede şerif ölmez, hayatını kaybetti. hatayın altınözü ilçesinde, 48 yaşındaki eşi halime ölmez ile çocukları 14 yaşındaki cansu, 16 yaşındaki savaş ve 3 yaşındaki oktay ölmezi kaybeden şerif ölmez, 19 Aralıkta nefes darlığı şikayeti ile Mustafa Kemal üniversitesi tıp fakültesi hastanesine getirildi. solunum cihazına bağlanan ölmez, buradan reyhanlı ilçesindeki özel bir hastaneye sevk edildi. yoğun bakıma alınan ve burada kalbi duran ölmez, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. birgun.net/haber/cebinde-b... sozcu01.sozcucdn.com/sozcu/productio... youtu.be/qyjY1GLWXfk?si=...
170 syf.
9/10 puan verdi
·
19 günde okudu
Her tarih okuyucusunun mutlaka okuması gereken bir kitap. Osmanlı tarihi ve tarihçiliği üzerine eleştirileriyle yazarın kalitesi de belli oluyor. İnce bir kitap olsa da tekrar dönüp okunacak bölümler içeriyor.
Modern Devletin Doğası
Modern Devletin DoğasıRifa'at Ali Abou-El-Haj · İmge Kitabevi Yayınları · 200144 okunma
Reklam
Bir insanın özel ve değerli dostları varsa çok da sıradan biri olamaz. Haksız mıyım?...
Bundan beklenen gaye nedir?
Dışarıya beş bin tane öğrenci, doktora öğrencisi vesaire gönderilip, milyarlarca dolar harcanıyor. YÖK'müş, Milli Eğitim Bakanlığıymış, çeşitli kuruluşlarmış, özel kişilermiş, dışarıya giden dolarların bir hesabı daha hala yapılmamıştır. Fakat şöyle tahminen bir düşünseniz, milyarları buluyor dolar olarak ve bu ara bu miktarlar, kafanızda şöyle kaba taslak bir hesap yaparsanız göreceksiniz ki, Türkiye 'deki bütün üniversitelerin tüm bütçesinden fazladır. Böyle eğitim sistemi olur mu? Bundan beklenen gaye nedir? Ben size söyleyeyim, söylenmeyen bir gaye vardır bunda, yani biraz dikkat etmek lazım. Bence bundan beklenen, söylenmeyen gaye, bu gidenlerin sadece dışarıda dışarıların kafalarına uygun, Türkçe'den daha çok İngilizce'yi bilen, onu seven, burada gelip Türk gençlerine Türkçe değil, İngilizce olarak ders vermekten başka marifeti olmayan kopuk insanlar yetiştirmektir. Bununla Türkiye'ye bir fayda gelmez.
Sayfa 169 - OtopsiKitabı okudu
160 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 saatte okudu
●Çocukta olsak, büyükte olsak hepimiz masal dinlemeyi çok severiz. Gerçek olmayan, ninni gibi gelen, ve sonunda bir çok ders çıkarmamız gereken masallar... ●Gencer canından çok sevdiği annesini kaybetmiş, bir sigorta şirketinde çalışan sıradan biridir. Onun hayatı deniz kenarında bir bankta randevusu olduğu bir müşterisini otururup beklerken
Şen
ŞenZerrin Oktay · Elfene Dünya Yayıncılık · 20191 okunma
Günümüz Diziler ve Toplum...
Vaktiyle televizyon kanallarının vazgeçilmez söyleşi programlarında, mini etekli kadın konukları oturtmak için abartılı biçimde alçak kanepelerin, her kanalda yer alan sabah keyfi, iç çamaşırı defileleri, gazetelerin kapak sayfalarına yerleştirilen plaj görüntüleri ve yarı çıplak poz vermiş kadın görüntülerinin, günün birinde ürün vermeye başlamasını bekliyordu. Kadın bedeni üzerinden onca aşağılama aşağılamanın bir sonucu olacaktı elbette. Toplum bilimcilerin bu durumu özel olarak tasarladıklarına inanıyordu Gencer. Günden güne sayısı artan dizi filmlerde de işlenen konular hep söz konusu kahramanların topluca birbirlerini aldatmaları, iyi olan kadının aslında kötü olma potansiyeli, kötü olan erkeğinse haklılığı üzerine kurgulanıyordu. Takip eden yıllarda, hepsi de birbirine benzeyen bu kurgularda, erkeklerin eline bıçak tabanca gibi unsurlar ekleyip olayı tümden vurdulu kırdılı macera seviyelerine vardırdılar.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Uzun zamandan beri onu düşündüren bir konu vardı. Şen, hayatında tanıdığı en özel kişi ve ona en iyi gelen insandı. Gerçi pek de güzel bir kadın sayılmazdı. Ama dünyanın en güzel kalbine sahipti. İşte bu özelliği her şeye bedeldi. Ona evlenme teklifi etti.
"Kadınlar için şu özel evlerden açmaya başlamışlar, duymuş muydun?" "Sığınma evlerini mi diyorsun?" "Evet. Sığınma evleri... Sence bu çözüm olur mu?" "Nereden bileyim. Biraz zaman geçsin, sonuçları görelim bakalım." "Ben hiç ihtimal vermiyorum açıkçası. Hem aileleri dururken ne diye sığınma evlerine gitsin ki kadınlar?" "Çünkü aileleri destek olmayan kadınlar gidecektir o evlere ya da ailesi olmayanlar."
232 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Benim yazarla tanışma kitabım oldu, bunun için kısaca değerli yazarımızı tanıyalım... #selçukaltun 1950'de Şavşat Artvin'de doğdu. Diyarbakır ve Samsun Maarif Kolejileri'nden sonra 1973'te Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdi. Özel sektörde, genellikle finans kesiminde yöneticiliğin yanı sıra YKY'de yönetim
Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir
Yalnızlık Gittiğin Yoldan GelirSelçuk Altun · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2018172 okunma
192 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
“İhsan Oktay Anar kitapları, kolayca incelenecek ve uzunluğu ile derinliği ne olursa olsun “tamamlanmış” incelemeler yapılabilecek kitaplardan değil. İyi ki de değil. Öncekilere nispeten Galîz Kahraman, dili itibariyle daha yüzeyden, olaylar itibariyle daha yakın dönemden gitmesine rağmen İhsan Oktay Anar kitapları ile ilgili bu geleneği bozmuyor.
Galiz Kahraman
Galiz Kahramanİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınevi · 20143,309 okunma
Reklam
Oktay Rifat’ın dünya görüşünün şekillenmesinde etkili olan kişilerden biri de teyzesinin oğlu Nâzım Hikmet’tir. Hiçbir zaman çok yakın olmayan iki kuzen, politik olaylara verilen tepkiler ve şiir konusunda da birbirlerine mesafelidir. Oktay Rifat bu mesafeye rağmen Nâzım Hikmet’in açlık grevini Orhan Veli ve Melih Cevdet’le birlikte desteklemiş ve açlık grevi yapmıştır.
Oktay Rifat;
Övünmeyi de övülmeyi de sevmemiştir hiç. Yetmişini geçip de bütün şiirlerini içeren tuğla gibi kitabı eline aldığında usulca “bir şeyler yaptım galiba” diyecek kadar mütevazıdır.
Günlük yazarlığının "roman" ya da "oyun" yazarlığı gibi, "bir yazın türü" olduğu gözetilerek, o "disipline" uygun bir mantık ve ciddiyet taşıması gerektiğini düşünürüm. Günlük yazmayı, yazar- ların can sıkıntısı karalamaları olarak değerlendirmem elbet, ya da onların "dolu zamanlarını" ciddi yapıtlarına, "boş zamanlarını" günlüklerine ayırdıklarını düşünmem. André Gide ve Anais Nin'in günlüklerinin, "günlük'ün bir yazın türü olarak kabul görmesindeki paylarını anarım. Witold Gombrowicz'in, Tennessee Williams'ın günlüklerini hayırsever birilerinin çevirtip Türkçede yayımlamasını beklerim. Üniversite yıllarımda Muzaffer Buyrukçu'nun Soyut dergisinde günlükleri yayımlanırdı. Istanbul'da edebiyat ve sanat dünyasının bir dönemine azıcık magazinel bir dille yaklaşan tutanaktı onlar. Zamanın aldırışsızlığına karşın yazının direnciyle geçen zamanı sabitlemek isteyenlerin çabasına özel bir ilgim vardır. Georges Perec'in her gün oturduğu kahvenin önünden geçenlerin yaptıklarını anlatmaya ayırdığı zamanı, takıntılı çabasını bu yüzden hayranlıkla anarım. Salah Birsel, deneme türünün olduğu kadar günlük türünün de okur katında ciddiye alınması için emek harcamış yazarlardandır. Hayırla yad ederim. Ataç'ın, Oktay Akbal'ın günlüklerini de unutmamak gerekir. -Kasım 2002
Sayfa 63 - Günlük yazarlığının "roman" ya da "oyun" yazarlığı gibi, "bir yazın türü" olduğu gözetilerek, o "disipline" uygun bir mantık ve ciddiyet taşıması gerektiğini düşünürüm. Günlük yazmayı, yazar- ların can sıkıntısı karKitabı okudu
Şair dostum A. Remiz'le oturmuş, Oktay Rıfat'ın eski şiirlerini okuyoruz. Vaktiyle coşkuyla okuduıumuz parçaların çoğu bugün de aynı tazeli­ği, kıpırtıyı taşıyor. Oktay Rıfat son kırk yıllık şiirimizin belkemiği olmuş bir sanatçı. Bunu yalnız ben söylemiyorum, İlhan Berk de, Ece Ayhan da, aynı kanıda. Geçende Can Yücel'le konuşuyorduk, o da öyle söyledi. Bilmem şimdi düşüncesini değiştirdi mi, eskiden (on beş yıl kadar önce) Ahmed Arif de Oktay Rıfat'a özel bir yer tanırdı. Eleştirmenlerin çoğuna sorarsanız, aynı karşılığı alırsınız. Şiirimize araştırma duygusunu getirmiş bir şair Oktay Rıfat. Bu yönüyle 1946-1960 yılları arasında şiir yazan, şiirle ilgilenen hemen herkesin üzerinde bir ağrlığı olmuştur. Ayrıca Türkçenin bugünkü durumunu almasında, sivilleşmesinde, denebilirse, 'materyalize' olmasında en büyük paylardan biri (birincisi değilse) onundur. Bunu da nasıl yapmıştır biliyor musunuz? Konuşma dilinin yalınlığından, türkülerin tadından hiçbir zaman ayrılmayarak.
767 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.