Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“…Hayır inanın; büyük bir hata olur bu... Rahat edemem sizin evde." "Benimle de mi, Philippe?... Yaşamda önemli olan şeyin dekor değil, insanlar olduğunu düşünmez misiniz?" "Evet, kuşkusuz, her zaman söylenebilir böyle şeyler; doğru gibi, gerçek gibi de görünür. Ama gene yüzeyde kalan duygulara kapılacaksanız, yandık. 'Benimle de mi?' derseniz, 'elbette hayır, sevgilim,' diye yanıtlamak zorunda kalırım; ne var ki, doğruyu söylemiş olmam; o evde rahat edemeyeceğimi iyi biliyorum ben."
Aklı olan kimse, hergün, sabâh nemâzından sonra, hâtırına hiçbirşey getirmeyip, ortağı olan nefsine demelidir ki: (Benim sermâyem, yalnız ömrümdür. Başka birşeyim yokdur. Bu sermâye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes, hiçbir şeyle tekrâr ele geçemez ve nefesler sayılıdır, azalmakdadır. Ömr bitince, ticâret sona erer. Ticârete sarılalım ki, vaktimiz azdır ve âhıret uzun ise de; orada ticâret ve kâr olmaz. Bu dünyâ günleri, o kadar kıymetlidir ki, ecel gelince, bir gün izn istenir, fekat ele geçmez. Bugün, bu ni’met elimizdedir. Aman nefsim, çok dikkat et de, bu büyük sermâyeyi elden kaçırma! Sonra ağlamak, sızlamak, fâide vermez. Bugün, ecelin geldiğini, dahâ bir gün müsâ’ade etmeleri için, yalvardığını, sızladığını ve sana, bir gün bağışladıklarını ve şimdi, o günde bulunduğunu farz et! O hâlde, bu günü elden kaçırmakdan, bununla, se’âdete kavuşmamakdan dahâ büyük ziyân olur mu? Yarın ölecekmiş gibi, dilini, gözlerini ve yedi a’zânı harâmdan koru!)
Reklam
Hayata anlamını ve amacını veren ve insandan asla alınamayacak olan da bu ruhsal özgürlüktür.
"Bilmiyorum" diyebilmek de muazzam bir özgüven ve eleştirel düşünebilme kabiliyeti göstergesi. Gözlemlediğim kadarıyla Türkiye'de bu cümleyi kullanmak epey riskli ve nadir. Bilimsel süpheciliğe zayıflık, otoriter kesinliğe güçlülük olarak bakan bir toplumuz. Dolayısıyla "bilmiyorum" demek kisiyi zayıf gösterdiğinden bilmese de biliyormuş gibi yapmak daha yaygın. Oysa gerçek özgüven, neyi bilmediğini bilmektir. Had sınır demektir. Özgüven haddini, yani sınırlılıklarını bilmektir. Kişinin güçlü ve zayıf yanlarını bilmesidir. İşini layıkıyla yapan, konusunu iyi bilen insanlar neyi bilmediklerini de rahatça söylerler, çünkü zaten uzman oldukları konularda kendilerine güvenleri tamdır, içleri güçlüdür. Bilmediklerini itiraf edebilecek kadar güçlü insanlara güçsüz gözüyle bakanlar, muhtemelen kendi içi güçsüz olan insanlardır.
hâlâ hakikati kavramaktan yoksun olan insan, hayat denilen bu olağanüstü mucizeyle başa çıkamayınca, kendine bir koruyucu istiyor, kaderini yazacak kudretli bir varlık, ona mutluluğu armağan edecek kutsal bir senarist. yeryüzündeki en kıymetli olgunun hakikat olduğunu kavrayıncaya kadar da korkarım hep böyle devam edecek.
104 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
15 saatte okudu
Kendi penceremizden baktığımız gibi değildir hayat. Farklı tecrübeler edinir farklı düşünürüz, düşleriz. Yazarın da dediği gibi en zor olan tecrübenin aktarılması... Bazen önemsiz gördüğümüz nesneler bu karmaşık koşullar içinde yaşamımızda daha netlik kazanabiliyor. Yanından bakmadan geçtiğimiz bir mavi sandalye, ahengini önemsemediğimiz bir kemençe ya da eski bir fötr şapka gibi... Değerli
Bahtiyar Gül
Bahtiyar Gül
hocam da nesneler üzerinden birbirinden güzel öyküler ele almıştır. Akıcı dili sayesinde okuru kendine çekiyor. Başlarda aynı kültürden ele almasından yakınıyordum ancak öykülerin ortak bir paydada buluştuğuna şahit olunca bir kültürden ilerlemesinin daha yerinde olduğu kanaatine vardım. Karakterlerin halktan seçilmesi kitabı okunur kılmıştır. Böylece kendimizden birer parça bulup eserle bütünleşebiliyoruz. Bir eseri okunur kılan yanı da bu değil midir, kendimizden parça bulmak. Eser beni böylece çocukluğuma götürdü. Bir insanın içinde neler saklı olduğunu bilemeyiz. Onu tanısak bile iç dünyasında ne fırtınalar kopuyor anlayamayız ya sadece yanından geçip gideriz ya da önemsemiş gibi yaparız. Ancak o, kendi iç dünyasında önemsenmediğini görmeden daha mutludur. Kaybolan hayallerin, kurduğumuz yeni bir dünya ile yeniden hayat bulması dileğimle...
Fötr Şapkalı Mezar
Fötr Şapkalı MezarBahtiyar Gül · Şule Yayınları · 202314 okunma
Reklam
Rusya hükümeti, Büyük Petro zamanından beri, daima açık deniz siyasetini takip etmiştir. Baltık Denizi'nde olduğu gibi, Karadeniz'de de evvela bir pencere, sonra bir cephe istemişti. Fakat Baltık ile Karadeniz kapalı denizlerden idi. Rusya için Akdeniz'e bir kapı lazımdı. Bu kapı niçin Bâb-ı Ali - İstanbul olmasın? Türkiye işlerine müdahale için Rusya'nın pek mükemmel bahaneleri vardı: Din! Vaktiyle Polonya'da olduğu gibi, şimdi de zât-ı şahâne (Osmanlı padişahının) 1771'de tasdik ettiği temsil hakkından istifade ederek Osmanlı Devleti'nde ki Rum Ortodoks ahaliyi şiddetli bir şekilde "himaye etmek" yeterli idi. Balkan Hıristiyanlarından büyük kısmı ile paydaş cinsi, hemen hepsi ile paydaş dini vardı. Muahedesiz tasdik edilmiş olan bu hukuk, Rusya'ya manevi bir nüfuz, resmi bir himaye vaziyeti bahşediyordu ; Rusya bu nüfuzunu birçok zamanlar, Boğazlar hakkındaki ihtiraskarane emellerine esas kabul etmişti.
FENERBAHÇE EMPERYALİZME HİZMET EDEN BİR HOLDİNG TAKIMI DEĞİL Fenerbahçe algı değiştirme aracı hiç değil. Başka kapıya! Bilderberg ve Chhaum house kapısı sonuna kadar açık sizin için. Zaten 2009 tarihinde istifa etmek zorunda kalan işbirliğinin yerine gurur duyarak hatta kurumsal işbirliği yaparız diye o kapıya yağır olmadınız mı? Günü geldi
517 syf.
·
Puan vermedi
·
31 günde okudu
Martin Eden (spoiler)
Martin Eden ilk sayfalarda her ne kadar gelisi guzel sekilde yasasa da bu baslarda hosuma gitmeye basladi cunku bir kaygisi yoktu hayati denizlerde gecen siradan bir denizciyken hayatina bir anda giren kadin nasil olur da bu kadar cok degisim yaratabilir bu askin buyuklugu nedir diye hayran hayran okurken martinin gelisimini, farkina varisini ve
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,6bin okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.